26 Eylül 2017 Salı

Bir umuttur CMA...

Nedir CMA? Bir umuttur CMA :))  Amerika anahtarı mı ? SMMM’ye alternatif mi? Avustralya veya Dubai’ye açılan kapı mı yoksa.. acaba terfi sebebi mi ? Nedir ya bu siyemey :) 

Bütçeci, raporlamacı, finansçı olarak -pazarcı gibi oldu ama neyse :))- bildiğin ve yıllardır bilfiil yaptığın işlerin güçlerin structured hale gelip 2 kitapta vücut bulması. Her sınavın 3 saat 100 çoktan seçmeli ve 1 saat 2 essay sorusu olmak üzere toplam 4 saat sürüp hem beynini hem cebini patlatması.. girip geçemediğin sınav ücretlerinin yanında kitap ve online eğitim setlerini de unutma…

500 puan üzerinden 360 almalısın yoksa çakarsın. Korkma esasen sen hepsini biliyorsun evladım, bunlar zaten her ay kapanışında yaptığın işler güçler diyeceğim ammaaaaa eğer işini sorguluyor ve anlıyorsan.. bu CMA biraz şeytan işidir :) basit görünen sorulara çeldirici yanıtlar yerleştirirler, bazen kendinden şüphe eder hatta vazgeçersin :) ama yok sen yılma.. sen değil miydin ÖSS / ÖYS (biri cevapları söylese- bu tekerleme ile yaşımızda belli oldu-) modunda takılan .. heh işte aynı ruh haline dön başarı çok yakında… Yalnız 100 çoktan seçmelinin ardından biz Türk beyninin alışkın olmadığı essay bölümü vardır. Başarıysa istediğin, öss moduna girer, 30’undan sonra çoluğu çocuğu boşverir, kendini odaya kitlersin.. IFRS, USGAAP farkı, sunk cost, cart cost, curt cost takılırsın..
Şanslıysanız çalıştığınız kurum sizi cmaturk sertifika programına gönderir ki (göndermezse cebinden 12-13 Bin TL çıkar) orada sanıyorum 28-45 yaş arası 2. öss moduna giren olgun ergenleri tanıma şansına nail olursunuz. 28-35 yaş arası pek cingöz, hırslı olur, 35-45 yaş arası daha kalenderdir. Sonunda herkes kendince bişeyler öğrenir çıkar.. Program 12 hafta sürer, şehir dışından bile gelip katılanlar olur.

Aldığımdan beri ekmeğini yiyemediğim sertifikanın ekmeğini tek yiyenin cmaturk organizasyonu olduğuna dair rivayetler vardır :)) heheh neyse şaka bir yana;  bu organizasyonda Sayın Dr. Kerim Kazgan hoca vardır. Kendisi duayen CFO’dur, sağlam Amerika deneyimi ve çeşitli sektör tecrübesi vardır. Fanatik Fenerbahçeli’dir. Ayrıca değerli iktisat hocası Prof. Dr. Gülten Kazgan’ın oğludur.
Bilgili, zeki ve akıllı bir adam kendisi, lakin biraz ukaladır (eh o kadar olsun) gizli espiri bombacısıdır, dersleri sürükleyici ve interaktif geçer. 

Bu seminere katılmazsan sertifikayı alamaz mısın? Hayır kesinlikle öyle bir şey yok, plan programını iyi yapar ve çalışırsan yaparsın. Dedim ya zaten yaptığın bildiğin işler.. Fakat ingilizcenin iyi olması lazım, baştan söyleyeyim yoksa soruları anlamada zorluk çekersin. Her ne kadar SMMM Edirne’ye CMA Amerika’ya kadar denmiş olsa da henüz bunu deneyimlemiş değiliz.. sonuçta bayram tatilinde kuyruk olup İpsala sınır kapısından Yunanistan’a geçmem sayılmaz değil mi :)

Gittiğim görüşmelerde çokça İK’cının "hmmm siyemey çok güzel … nedir yani tam olarak” tepkisi ile karşılaştım.. insanın çıldırası geliyor ama neyse gençler siz ceplerinizi sertifika ile doldurmaya bakın illa zamanı gelir.. umudu kaybetme, iyi olmaya devam et.

Onların ciya’ları varmış  (evet aynen bu şekilde türkçe okuyun CIA yerine) diye bir cümle duymuştum bir CEO’dan.. CIA’yı denetçilerin kullandığı bir program sanıyormuş :) vay bee adamların ciyaları varmışş… henüz siyemey diye bişey duyamadım bir CEO’dan:))

CMA part 1 ve part 2; her bir part için 100 soru çoktan seçmeli ve 2şer essay’den oluşur. Sınav süresi toplam 4 saat olup son derece sıkı kuralları vardır. Sınava istediğin zaman giremezsin yılda 3 window var, Eylül, Aralık ve Mayıs. Buna göre hazırlan ve hazır olmadan yani testlerde 80% başarı elde etmeden girme parana yazık dostum.. 

Burada Educated Guess kavramı çok önemlidir, bilmiyorsan bile güzel atmak önemli; bakın arkadaşlar size işin sırrını anlatıyorum. Tüm konularla zaman kaybetmeyin … CmaTurk kursuna gitsen de gitmesen de mutlaka Gleim kitaplarını bir 1 ay kapanıp çalışın. Sonrasında Gleim’ın setinden sorulara çalışın, %80 doğru yapmadan sınava girmeyin. Yanlışlarını çalış ve bunlardan öğren. terminoloji önemli bunları öğren. 

CMA sertifikasına sahip olana saygım var, yaptığı işi özümseyen, teori ile pratiği bağlayan, bildiğini ve anladığını geçerli bir sertifika ile ispatlayan kağıt üzerinde bir adım önde olabilir. Zira işe alımcılar veya yerli finans yöneticileri CMA’e ne kadar önem veriyor emin değilim. Bunu anlamanın en iyi yolu İK sitelerinin arama motorlarına ilgili sertifika adını yazmak ve aratmak bakalım kaç ilan çıkıyor.

Misakı Milli sınırlarında hala SMMM'nin geçerli olduğunu göreceksiniz, ama yabancı kariyer sitelerine baktığınızda genelde sırasıyla ACCA, CIMA ve CMA görebilirsiniz.

14 Eylül 2017 Perşembe

Hangi sertifikayı alayım?

Merhabalar efendim;

Biz öndeki yazımızda zebella gibi sertifika olduğundan bahsettik. CIACFSACRMACISACISMSMMMACCACMA... 3 harfliler 4 harfliler... Zart zurt sertifikası… Bu sertifikaları çalıştığınız yerler önünüze kendinizi yetiştirin kisvesi altında çıkartacaktır. Veya müdür olmak için SMMM olmalısın, müfettişlik için CIA şart diyecekler. Evet acı ama gerçek bu...

İlk sorununuz hangi sertifika ve neden olsa gerek? 

Size sertifika gerçeğini anlatayım, bildiğin para tuzağıdır sertifikasyon. 2-3 tanesi ancak işe yarar. Ehliyetiniz var, ama herkes araba kullabiliyor mu, paralel park yapabiliyor mu şeklinde olayı iyice basitleştirebilirim ama daha çarpıcısı var. Sertifikaları aldıktan sonra 2 sene sonra, sertifikayı size veren kurum (IIA, ISACA vs) sizden hali hazırda bu işle alakalı eğitim falan aldığınızı beyan edin ve bana XXX kadar USD ödeyin ki sertifikanız geçerli olsun der. Misal o derneğin bir kitabı size 10 puanlık CPE (Continuing Professional Education) kazandırır, tabii kitaba parayı bayıldıktan sonra okudun okumadın kimsenin umrunda değil. IIA'in yarısında çıktığın seminerine parayı basıp gittin ama kanepeleri yemekten öte birşey yapmadın; buyur 10 CPE'de buradan al. Sonra üstüne sertifika yıllık parası öde. Zaten sınavda anasının nikahı kadar pahalıdır. Çalıştığınız kurum genelde ilk girişinizi öder, ilkinden sonraki girişlerinizi cepten ödersiniz. Gitti paracıklar... Para kısmı tuzaklığı böyle. 

İşe yarar mı? Niye aldığınıza bağlı olarak cevabım bazı sertifikalar için kesinlikle EVET. Ama bir çoğu ise "total waste of time".  Öncelikle hangi sertifikasyonu ne için almak istiyorsunuz bunu kendinize dürüstçe sorun ve cevaplayın. Örneğin iş yerinin terfi için şart koşması, bir sertifika için oldukça geçerli bir sebep. Yeni bir iş bulmak için mi? Bu da OK. İş öğrenip kendimi geliştirmek için mi ---> bsg o zaman. Peki ama sertifika size iş bulur mu? Misal bir sonraki yazı konum CMA olacak. CMA almak isteyen hali hazırda SMMM'si olan bir bütçe raporlama müdürüsünüz diyelim. Yapacağınız iş çok basit, LinkedIN'i açıyorsunuz, Kariyer.net'i açıyorsunuz; anahtar kelimeye CMA yazıyorsunuz bakın bakalım kaç iş ilanı çıkıyor? Ben yaptım; 14.09.2017'deki durum aşagıdaki gibi;


Kariyer.Net
LinkedIN
SMMM
302
49
CIA
53
10
CMA
13
5
CRMA
11
2
CFSA
3
0

Şimdi bu tabloyu gören biri mal gibi ben CFSA alacağım diyorsa, artık ben ne diyeyim. Bunu diğer sertifikalara da uyarlayabilirsiniz, misal Dış Ticaret işlerine bakıyorsunuz bir firmada veya bankada, size git CDCS al dediler (her işin sertifikası var, IK için bile var ya), açıp bakın bakalım piyasada kaç kişi arıyor bu sertifikaya sahip bir kişiyi (CDCS'ciler üzgünüm cevap 0)

Türkiye’de en geçerli sertifika SMMM’dir. Neden mi, ayrıca işleyeceğim ama söyleyeyim, yasal olarak defter tutup, kendi işinizi yapabilirsiniz. CMA ile bunu yapamazsınız… Ama CMA olayında da Türkiye’de çok çılgın ortam var, bu durum yeni yazımın konusu olacak. CIA ise bir şekilde süper pazarlanması yapılmış bir sertifika, başlı başına case study konusu. Ki ben de öyle yapıp CIA içinde bir yazı yazacağım. Görüldüğü üzere CIA da iyi.

Sertifika yurtdışına kapı açar mı? Hangi ülkeye gitmek istiyorsanız o ülkenin ş arama motoruna girip yukarıdaki gibi arattırın. Ama sertifika size tek başına kapı mapı açmaz. Sadece oradakilerle durumu eşitlersiniz. ACCA misal iyidir bu konusa.

Neyse, bir sürü (cidden bir elin parmaklarından fazla) sertifika sahibi biri olarak CIA, SMMM ve CMA’i ayrıca yazacağım. Nasıl çalışmak lazım, gerekli mi değil mi diye. Darma dağınık bir yazı oldu ama diyeceğim şudur; sınavın geçerliliği iş arama motorları ile sağlamasını yaparak anlarsınız. Kimse o sertifikalı birsini aramıyorsa demek ki o sertifika gereksiz, kasmayın. Denetçi iseniz SMMM, müfettişseniz CIA, hali hazırda SMMM'si olan bir muhasebeciyseniz ve yurtdışına gitmek istiyorsanız (UK, Dubai, Commonwealth, GCC ülkeleri için) ACCA, IT denetçisiyseniz CISA sınavlarına kasmanız gerekir. Diğerlerini *iktir edin derim ben; şayet ne kadar asosyal olurum gibisinden bir deney yapmıyorsanız, sevgili yapmak veya mutlu bir şekilde evliyseniz onu devam ettirmek istiyorsanız tabii...

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, bye

8 Eylül 2017 Cuma

Denetçi’nin sertifika ile sınavı… CIA, SMMM ve daha niceleri...

Auditor’lar ve Müfettişler hakkındaki yazılara bu ay boyunca devam edeceğim, zira anlat anlat bitmeyecek dertleri var bu arkadaşların…

En önemlilerinden biri denetçilerin sertifikasyon çilesi… Şimdi efendim, müfettiş olmak genel olarak zordur. Tekne sahibi olmaya benzer, Teftiş Kurullarına bir girmesi zordur bir de sabite geçmesi (yani kaçması). Benzer durum Big 4 içinde geçerlidir, eskiye göre daha çok adam alınsa da buradan sektörde güzel bir şirkete, güzel bir role, güzel bir paraya geçmek zordur.

Şimdi bu kurumların okul olduğunu ve kendinize yatırım yapmanız gerektiğini söyleyecek, hikmetleri kendilerinden meçhul bir sürü üst pozisyonda kişi olacaktır. Kendinize yatırım yapmak lafını duyduğunuzda irkilmeniz lazım, zira bu size bir gelişme alanı olarak geri dönecek bir konudur. Yukarıdakiler (yani sizi değerlendirme konumunda olanlar, bonusunuza, zammınıza karar verenler), size daha az prim, daha az zam verip, sizi dizginlemek yani terfi isteğiniz falan varsa bunu ötelemek için karşınıza birşeyler çıkartmak zorundadırlar. Denetim sektörü sağolsun bu konuda yukaridakilerin yanında olup, işin aslan parçasını yapan hammaliyeyi yapan, it gibi çalışanın yanında değildir.

Sektör gavur menşeili bir sürü sınav türetmiştir. Denetim olayının ağa babası olan The Institute of Internal Auditing’in (IIA) sertifikaları; Certified Internal Auditor (CIA), Certified Financial Services Auditor (CFSA), Certified Government Auditing Professional (CGAP), Certification in Control Self Assessment (CCSA) ve son olarakta yeni uydurulan Certification in Risk Management Assurance’tır (CRMA).

Öte yandan, benim zamanımda “grandfathering” diye tabir edilen sınav mınav yapmadan puanlama sistemi ile verilen, sonrada internetten sınav gibi müthiş bir yöntemle dağıtılan Association of Certified Fraud Examiners’ın (ACFE), uyduruklukta ve geçersizlikte CRMA ile kafa kafaya yarışabilecek olan Certified Fraud Examiner (CFE) sertifikası vardır. Parasını şirketiniz ödese bile tam bir zaman kaybıdır. Prestiji falan yoktur (kime göre? bana göre)

IT yani Bilgi Teknolojileri benim neyim eksik demiş ve elbette bir dernek çatısı altında kendi sınav ve sertifikalarını hayata geçirmişlerdir. Information Systems Audit and Control Association’ın yani piyasadaki bilinen ismiyle ISACA’nın  CISA, CISM, CGEIT, CRISC gibi bir birinden fantastik sertifikaları vardır. IT ile alakam PS4 ve iphone düzeyinde olduğundan bilemiyorum, bilmek istemiyorum...

Yetti mi? Yetmez, bize müstehak; daha CMA var. The Institue of Management Accountants rahat durmamış Certified Management Accountant (CMA) diye sınavı hayli zor bir sertifika üretmiştir. Nice to have diyebiliriz...



Bir de kırmızı urbalıların SMMM’si var yani ACCA; Association of Chartered Certified Accountants. Bak bu güzel ve geçerlidir, bunu bir park edin (nasıl ifrit bir laf, ama son 5 senedir plazalarda çok tuttu, let’s park this thought for a moment, we’ll talk this offline) ayrıca işleyeceğiz bu sertifikayı.

Yerelde ise SMMM (M sayısından cidden emin değilim) var ki aslında bir Türk’ün öncelikle dikkate alması gereken bu lisanstır, ayrı bir yazı konusu olarak değineceğiz ama mutlak öncelik SMMM olmalıdır. SPL lisansları var bi de; hani 2000li yılların başından beri senede 3-4 kez sınavı yapılan, SPL sertifikasyonunuz olmazsa mesleği yapamacayacaksınız denilen ama zırt pırt süresi uzatılmış olan sonra da bakıp kimse geçemeyinde geçme notu ve ortalama zorunluluğu düşürülen J yani var babam var.



Mesleğe yeni başlayan denetçi, müfettiş, iç kontrolcü, risk uzmanı, muhasebeci rahatsızdır ve de kararsızdır. Hangisini almalıyız, hangisi daha kolay, ne yapsak ne etsek diye...

Maalesef ben sertifika tuzağına düşmüş ve de yığınla sertifikası olan sapşallardanım;, hatta bayrak sallayanı, önde gideniydim, sonra duruldum.. Amacımız deneyimleri paylaşmak, birkaç yazı boyunca hangi sertifika ne işe yarar, almak için nasıl çalışmak lazım, hepsini yazacağım.

Oya Başar’ın dediği gibi Beni bekleyin anacım!

5 Eylül 2017 Salı

Audit mi? Kaç kurtul dostum...

Big 4'dan neden mi kaçtılar ve kaçıyorlar? Anlatayım efendim;

Big 4, piyasadan iş almak için firmalara teklifte bulunur. Fiyat kırmalar başlar, birbirinden gram farkı olmayan bu Big4 firmalarından düşük fiyatı veren denetim işini alır. Düşük fiyattan bir sürü işi olan firma bu işleri yetiştirmek için elemanlarına kırbaç vurmaya başlar. Firmalara genelde bir 4-5 yıllık kıdemli denetçi yanlarında biri kıdemli, biri yeni başlayan 2 çömezle gider. Bunların işini kontrol eden aynı anda birkaç denetimden sorumlu olan 5-6 yıllık bir de denetim müdürü vardır. Bunlar iş bitsin diye gece yarılarına kadar çalışırlar. Haftasonu çalışırlar. Hep çalışırlar. 1 yılllık adam dışarıya E&Y’da denetçiyim der ama (bu arada E&Y’ı gevşek şekilde i vayyy diye okumak sünnettir) garibimin yaptığı fotokopi çekmek, yılbaşından herkes partideyken Gratis’in deposunda tırnak makası sayıp envanter kontrolü yapmak, excel’de vlookup yazmaktır. Hal böyle olunca 1-2 yıllık elemanlar kaçmaya başlarlar. Akıllarında yabancı bir firmanın marketing’i vardır, çünkü onlar için marketingciler oturdukları yerden para kazanan insanlardır. Üniversitedeki sıra arkadaşı ondan daha fazla paraya hem de ABM (Asistant Brand Manager) olarak işe başlamıştır. Neyse, tabii marketing işi falan hikaye. Bir firmanın bütçe raporlamasına geçer bu arkadaşlar. Bir kısmı Banka ağına düşerler. Bunlarda üçe ayrılır; Bankanın müfettişliğine giden yolunu iyice kaybetmiş batağa saplanmış garipler (bildiğin denize düşen yılana sarılır hesabı), Bankaların finans’ına geçenler (bunlar biraz şanlılardır, Bankaların finans ekipleri de kendileri gibilerden oluştuğundan kolay yükselirler ama Banka sonuçta, yükselsen ne olur amkJ), bir de şanlılar yani Bankaların Kurumsal Pazarlamasına RM (müşteri temsilcisi; şanslı derken sadece Kurumsala geçip top tier kurumsal bakanlara diyorum ) olarak geçenler. Bu kaçışlardan etkilenmemek için, 2004-5’den sonra her sene 10-15 kişi alan firmalar aninde 90-100 kişi almaya başladı ki bunların bile yarısı kaçıyor. Tabii 15 kişiyi eğitime ispanyaya götürmek kolayken 90 kişiyi ancak kışın antalyaya götürürsün…

Neyse çok dağıttım, biraz toparlayayım; Big 4’da auditor / denetçi olmak; sıkıcıdır, firmanın sana denetçi demesi gerçekte muhasebeci olduğun gerçeğini değiştirmez (ha bu kötü değildir, YMMM olduğunda bu arkadaşlar darphane gibi para basarlar), ilk 5 sene kabustur, az para kazanırsın (o yüzden genelde hali vakti yerinde, kirasını ailesinin ödediği, ailesinin araba aldığı kişiler bu meslekte uzun yıllar kalıyorlar).

Peki iyi yanı yok mu denetçi olmanın? Vardır hem de tonla. Bir kere piyasadaki finansla ilgili iş ilanlarının çoğunda “Big 4 kökenli” ibaresi vardır. Bir sonraki işiniz için süper bir referanstır. Her sene terfi alırsınız, egonuza iyi gelir. 5 yılda bilemedin 6 yılda müdür olabileceğiniz bir iş piyasada yoktur. Misal büyük ve köklü bir grubun bütçe raporlamasında işe başladınız, 5 yıl sonra ben müdür olmak istiyorum dediğinizde siktir lan manyak cevabını alırsınız. Ama bir bakmışsınız sizin 5 yıldır dirsek çürüttüğünüz yere Big 4’dan sizden 1 yıl fazla deneyimli adam bütçe raporlama müdürü olarak gelmiş. Acı ama gerçek gençler, Big 4 güzel etikettir. Çok firma, çok sektör görürsünüz, çalışkansanız bu sizin baya bir bilgi birikiminizi arttırır. Müdür oldunuz, terfiler bitmedi, 2-3 seneye Senior Manager, sonra da Director olursunuz. Senior ve Director’ken piyasaya CFO, Grup Müdürü, Direktör olarak geçip yılların acısını çıkartan çok kişi vardır. Finans sektöründe üst noktalarda genelde bu kişiler CFO olurlar. Ha rotatifle, spot kredinin farkını 100 defa anlatsan anlamazlar, akreditif dersin bomba zannederler ama ne yaparsın böyle bir sevda vardır piyasada bu adamalara… Bu denetçi kılığındaki muhabebecilerin nakit yönetimi bilmediği için sıçıp batırdığı bir sürü firma vardır ama o durumu da başka bir yazıda yazarız.

15. Yıl gibi halen Big 4’daysanız ve kanser olmamış, intihar etmemişseniz Junior Partner olabilirsiniz. Gelsin paracıklar. Bir de Big4’da çalışırken SMMM olmanız bekleniyor, SMMM oldunuz, hele bir de sonra YMMM olursanız, büyük paralar sizi bekliyor. Tabii hayattan beklentiniz para ve unvansa süper. Bu yolda arkadaşlarla geçirilen zaman azdır, sinema azdır, sevgiliye ve aileye zaman azdır. İlk seneler hüngür hüngür ağlamak çoktur. Laptop’a bağlı, el, bel ve sırt ağrıları kaçınılmazdır. Sex azdır diyemiyorum, zira bu kurumlarda çalışan bazı arkadaşlar çok eğlenceli tren aktiviteleri anlatıyor, görmedim ama dinlediklerim doğrultusunda urban legend değilse güzel ortam var eğitimlerde ve uzun dönem konaklamalı şehirdışı denetim faaliyetlerinde.


Evet, kimse alınmasın gücenmesin yazdıklarımdan, bunlar kişisel görüşler, sadece beni bağlar, bende artıları ve eksileri ile auditorlık böyle bir şey. Sabrın solu selamet veya kaç kurtul dostum arasında bir seçim…

Arrivederci...

4 Eylül 2017 Pazartesi

Audit diye yazılır Odit diye okunur

Marka üniversitelerde okuyanların kafalarında genelde mezun olunca Procter & Gamble (P&G), Unilever, Henkel, Phillip Morris, BAT, Coca Cola çalışmak vardır. Sene sonlarına doğru bu üniversitelerde kariyer günleri olur, adını saydığım firmalarda mümkünse yine bu üniversitelerden mezun, uzun topuklu zayıflıktan kıkramış, french tırnaklı, LV çantalı, full makyaj kokoş bir HRcı (IKcı) abla gelir. Çalıştığı kurumu -nefret bile etse- şişirdikçe şişirir, biraz daha uğraşsa kendi bile kanacaktır söylediği yalanlara. Artık yurtdışında çalışma fırsatlarından mı bahseder, esnek çalışma saatlerinden mi, gençlere yapılan yatırım ve genç yaşta verilen sorumluluktan mı dem vurur… Havalı gavur isimleri duyan gençler niyeti bozar; o da bordro mahkumu olacaktır…

Lakin kazın bacağı böyle değildir, bu saydığım firmalar 2-3 kişi, bazense 1 kişi alırlar. Tabii 1000 kişi, ki bu kişiler üniversite sınavında dereceli kesimdir, birbirlerini yerler… Şanslı, becerikli, azimli bir ufak grup istediğini düşündüğü marketing / sales pozisyonlarına geçerler.

Geriye kalanlar isteselerde, istemeselerde Big 4 adı verilen PricewaterhouseCoopers (PWC), Deloitte, Ernst &Young (EY) ve KPMG firmalarının kucağına doğru sevimsiz, olurda bu kurumlara girerlerse iyice sevimsizleşen bir yola girerler. Bu firmalar kendilerine denetim firmaları derler ama külliyen yalandır, bildiğin muhasebe firmalarıdır. Sıkıcıdırlar, kuş kadar para verirler, sizi zorla SMMM (artık kaç M varsa) sınavına sokarlar, modern kölelere dönüştürürler. Bana inanmıyorsanız; Ewan McGregor abimizin 2008 yapımı “Deception” filmini bu yola girmeyi planlayan, girmiş ama daha ne olduğunu anlamamış 1-2 yıllık asistanlar için tavsiye ederim. Burada çalışan bazı şapsal (alınma yahu sana demiyorum) arkadaşlar, çalışırken MBA yapıp mezun olduklarında giremedikleri firmaların marketing’ine geçebileceklerini zannederler. Lakin burası USA değildir, başladığı yoldan sertifika ile, kursla, MBA ile (hele ki Türkiye’deki diplomayı muhasebeden borcu yoktur kağıdı ile aldıklarınızdan) kurtulmak birkaç kişiye nasip olmuştur, o kişilerde urban legend şeklinde bu firmalarda anlatılır. Tıpkı Bankada çalışıp bir gün kafası bozup, istifa edip Fethiyede balıkçı açan üst düzey yönetici hikayesi gibi, herkes bu hikayeyi anlatır ama bu adamları tanıyan yoktur…

Neyse Big4’a girmek kolaydır. 90’lı yılların sonunda ve 2000’li yılların başında zordu girmek aslında. Az adam alırlardı, kimisi sınav bile yapardı. Alım kontenjanlarının yarısında torpil vardı. Şöyle ki, büyük müşterilerinin kilit pozisyonlarda olanlarının çocukları burada işe girerdi, isterlerse mülakatta altlarına kaçırsınlar, pırt yapsınlar, büstiyerle gitsinler, ayol mayol desinler… Fark etmez. Bu durum halen devam etmektedir; bunlar prens ve prenseslerdir. Bahsettiğim bu senelerde Big 4’da (hoş o zaman Big 5’dı) bu firmalarda çalışmak daha prestijliydi, işe aldığı gibi ilk eğitim için bir aylığına İspanya’ya mı yollayan firma istersin, yoksa Beymen’den takım alsınlar diye yüklüce hediye çekimi veren istersin, her sene terfi ettikçe yine yurtdışında eğitim mi istersin, hepsi bu firmalarda vardı. Hatırı sayılır sene sonu bonusu da verirlerdi. Sonra Enron oldu, Big 5 aniden 4 oldu, 2001 krizi oldu derken bir baktık öyle burunlarından kıl aldırmayan firmalar hayatlarına “Cost Cutting” kavramını soktular. Tabii yurtdışı eğitimleri bitince, bonuslar cücük kadar olunca, hatta bazı yıllar olmayınca, çekler gidince, bu firmalara yeni mezun rağbeti artmadı ama başlayanların hepsi iş buldukça kaçmaya başladı.

Devam edecek, arrivederci...



3 Eylül 2017 Pazar

Üstat şüphelerim var...

Müfettişlik yazı dizimizin sonuna geldik... 

Şimdi verdiler yeni başlayan çömez müfettiş yardımcısını bir üstadın yanına…
Let the games begin;


Senede 6 ayınızı evden uzakta bir otel köşesinde geçirmek mesleğin ayrılmaz bir parçasıdır. İşe girmekle iş bitmez müfettiş yardımcısının makus kaderi; yeterlilik sınavı, müfettişlik sınavı, certified internal audit sınavı, spk ileri düzey sınavı derken bi bakmışsınız üniversite bitmiş halen ders çalışmaya devam ediyorsunuz, bi bakmışsınız yaş olmuş 30, hayat kaçmış gitmiş, liseden salak sıra arkadaşınız sizin yarınız kadar çalışıp yabancı bir firmada 3 katınız maaş alıyor. Bankadaki diğer birimlerde çalışanlar sizi dünya kadar para kazanıyor, 5 ***** yıldızlı otellerin havuzlarında yüzüyor ve her ilde bir sevgili yapıyor olduğunuzu düşünedursun, siz 6 aydan beri göremediğiniz arkadaşlarınızın size yaptığı sitemler, hiç oturmadığınız evinize ödediğiniz kira, soruşturma nedeniyle iş akdi feshi önerdiğiniz adamın ağlamaları ile, ekip şefinizin size kitlediği abuk subuk işlerle ve sevgilinizin bu haftasonu gelmiyor musun serzenişleri ile uğraşırsınız. 

Orta ve küçük ölçekli bankalarda maliyet yaratan birim olarak görüldüğünden yeterli değeri görmez müfettişler ve muavinleri. Buralarda parlayan yıldız pazarlamadır... Yabancı bankalarda ise birazda BDDK istiyor diye vardır müfettişler, hoş yabancılar işiniz karşılığını verirler o ayrı... 

Haklarında bir sürü geyik vardır. Müfettişler toplu gezer, yeşil kalem kullanır, et yer rakı içerler.,
martın güneşine müfettişin gülüşüne güven olmaz, ayıdan post müfettişten dost olmaz...

Güzel tarafı yok mudur? İyi bir üstatla, maddi olarak karşılığını aldığınız sayılı 2-3 bankadan birinde çalışıyorsanız, tapılası bir işe dönüşebilir. Kendinizi bilgi yönünden en iyi yetiştirebileceğiz mesleklerden biridir. Şansınız da varsa geleceğiniz çok açıktır. Moda olan birkaç uluslararası denetim sertifikasını da alırsanız bankacılık harici sektörlere de transfer olabilirsiniz. Müfettişlik mesleğine inanılmaz saygı vardır. Egonuz nal gibi olabilir... Özellikle taşrada gerek bilgi birikimizden gerekse de teamüllerden kaynaklanan bir saygıyla iki katınız yaşındaki adamlar size üstat dediğinde kendinizi Superman zannedersiniz. Mesleği teftiş geleneği yerleşmiş köklü ve büyük bankalarda yapmanın keyfi başkadır. Bayanlar için lüzumsuz denecek kadar meşakatli bir iştir. 25 yaşından sonra başlanacak iş değildir. bu mesleği düşünenler için tavsiyem; 25 yaşından küçükseniz, bayan değilseniz, sabırlı ve çalışkansanız ve bankacılıkda bir kariyer hedefliyorsanız müfettiş yardımcılığı gayet güzel bir başlangıçtır. Bayanlar yanlış anlamasın, iş basit hatta basit ötesi bence, Bayanlar yapmasından kasıt, uçakla geçenin bir vakti bir yere gidiyorsunuz, aradan otogara gidip adnı telafuz edemediğiniz bir ücra kasabaya / ilçeye dolmuşa biniyorsunuz. Orada 1 ay kalacaksınız (Yabancı bankada çalışıyorsanız da 7-8 gün - örneklem adı altında cost cutting) elinzde dev valiz, kasabada sadece Flash TV çeken TV... Ha hayaliniz buysa be my guest :)

Son bir lafımda müfettiş yardımcısı seçen IKcılara ve Teftiş Kurulu yöneticilerine, kardeşim label / marka üniversitelerden adam almayın, kaçıyorlar 1-2 seneye. Anadolu'dan çıkma, daha gözü açılmamış adamları alın. Boğaziçi mezununa nakit çekilen dekontundaki imzayı kaç sene baktırabilirsin? Kafayı çalıştırın biraz yahu...

Bir sonraki durak Auditor'lar... Beklemede kalın...

1 Eylül 2017 Cuma

Bana Üstat de…



Müfettişlik öyle bir yazı ile anlatılacak bir meslek değildir.

Birkaç yazı yazılacak bir konu bu. Zaten uzun uzun, abarta abarta anlatalım ki, blog ilgi çeksin (Henüz adsense’ aktifleştiremedik ama aktifleştirince googleadd’lere tıklayın)

Evet geçen yazıdan devam edelim. Müfettiş Yardımcılığı sınavını kazandınız, başınız göğe erdi, iş teklifi yapıldı, teklif sırasında; teklifi yapan kurum “burası bir okuldur” dedi, halihazırda üst yönetimde olan bir iki teftiş kökenli isim verildi, gaza geldiniz, aile yakınlarından bir iki kişi “ooo müfettişlik mi, süper süper, üper düper” dedi; sizde kabul ettiniz.

Öncelikle hayırlısı olsun. Esasen gayet güzel bir meslek, hangi kurumda yaptığınıza göre değişmekle birlikte…

İlk olarak sağlam bir kültür şokuna hazırlanın. Girdiğiniz ortam askerlik yapanlara bile garip gelecek bir hiyerarşik yapıya sahiptir. Sizden hasbel kader 1 sene önce işe başlamış, doğru dürüst yabancı dil bilmeyen, iş bilmeyen birine "üstat" veya "bey" demek zorunda kalabilirsiniz.

Üstat kimdir? Üstad mı üstat mı? Neden üstat.  Efendim, bu eski bir gelenektir. Müfettiş yardımcılarını, senenin büyük bir bölümünde mobildirler. Bir müfettişin refakatinde çalışırlar. Genelde yapacakları tüm işi ekip şefi olan müfettiş verir, o işin nasıl yapılacağını anlatır (anlatması gerek ama aramızda aç talimatları oku diyen çiftlik hayvanları olabilir), okunması gereken konuları gösterir, müfettiş yardımcısının bilmesi gereken herşeyi anlatır / öğretir.  Bu sebeple saygıdan ve bir konu öğretilmesinden dolayı eskiden kıdemsiz olanlar kıdemlilere üstat derkerdi. 

Bir de o kadar çok şey okuyorsunuz, o kadar çok sınava hazırlanıyorsunuz ki, bir müddet sonra gerçekten çok konuda çok şey biliyorsunuz veya nasıl öğrenileceğini biliyorsunuz (mesleği düzgün yaptığınız varsayımı altında) bu yüzden de özellikle taşra şubelerindeki eski bankacılar (40+) size üstat diyor. 

Şu anda bu gelenek yeni müfettiş ve muavin arkadaşların “ağrına” gittiğinden, veya küçük dağları ben yarattım modunda olanların “bana kimse birşey öğretmedi, ben dişimle tırnağımla” öğrendim modundan git gide yok olmaktadır.  Aynı olay “muavin” lafı içinde geçerlidir. Aşağılama olarak algılayan çok kişi müfettiş vardır. Bu yazıyı okuyan yeni başlayanlara veya başlayacaklara nacizane tavsiyem; içinizden nasıl geliyorsa, içinde bulunduğunuz kurumun kültürü ile de uyumlu olarak davranın. Hıyarın biri gelipte bana niye ismimle hitap ediyorsun, bana üstat diyeceksin derse, ona cevap vermeden koşarak uzaklaşın oradan. O kişi muhtemelen insan değildir, açıklamanızdan da bir şey anlamaz.  Gidin şikayet edin bu kişiyi…

Neyse üstat olayını çözdük herhalde. Şimdi ne olacak? Ne olacak sanıyorsun kardeşim? Şube şube, il il dolaşacaksın. İşin bu Açık Mert Korkusuz :)

Arkası yarın...

Müfettişlik; " bir dönemin gözde mesleği"

Blogumun ilk yazısı elbette, en iyi bildiğimi düşündüğüm bir meslek hakkında;

Müfettişlik...

Halen müfettiş misiniz? Yazının devamı moralinizi bozabilir, baştan uyarayım (alternatively; gaza da gelebilirsiniz)

Ey okuyucu, bu iş ne zaman mı gözdeydi? Bavul dolusu paraya yönetici transferi yapılan yıllarda, yani Interbank, Esbank, Yaşarbank, Etibank, Marmara Bank, Emlak Kredi Bankası, Körfez Bank, Osmanlı Bankası, Pamukbank vb. bankalar varken yani bir dünya banka varken, irili ufaklı ihtisas bankaları ve bölgesel bankalar varken bu iş gözdeydi.  Niye mi? Gerçek sebep eskiden Bankacılık lise mezunlarının yapabileceği bir iş olarak kabul edilirdi. Halen bir çok köklü bankaya gidin, bir çok şube müdür lise mezunudur. Operasyon ekiplerinde de bir çok lise mezunu bulunurdu. Esasen yurtdışında halen öyle… Şimdi ise nüfus bolluğundan ve adım başı üniversite olduğunda, otomasyona geçildiğinden, manuel işler azaldığından, internetten vb. bir sürü sebepten artık bankalara lise mezunu alımı yok (varsa biri yorum yazsın beni bilgilendirsin, her bankayı bilemem sonuçta kardeşim, yüklenmeyin hemen daha ilk yazılarda).

Müfettişler ise üniversite mezunları arasından, müsabaka sınavı denen bir sistemle, bir dolu mülakat ve adamın (bayanın) evine kadar gidip ev ziyareti sonrası iş alınan, genelde bir de inglizce/almanca/fransızca dillerinden birine vakıf (yazıyor, anlıyor ama konuşamıyor) kişiler arasından geleceğin yöneticisi gözüyle alındığından lise mezunu arkadaşlarımıza gore basamakları daha hızlı çıkıp Genel Müdürlüğe kadar yükselen kişilerdi.

Tabii devir değişti (Çelikte değişti diyeyim; siz blogu kapatın, bi daha da ziyaret etmeyin, ben de bu blog sevdasından vazgeçeyim yol yakınken)

Neyse eski günlerde değiliz diye bu işi yapmayacak mısınız? Eski şaşalı günlerinde değil belki ama halen iyi bir meslek, saygın bir meslek. Parası nispeten iyi. Ama diğer birimlerde çalışanların sandığı gibi değil maddi kısım.

Halen devlet bankaları, birkaç köklü Türk Bankasında (bu kurumlarda çalışan müfettiş arkadaşlarımdan bazıları aksini iddia etse de) bu pozisyonda başlarsanız kendinize gayet iyi bir gelecek kurabilirsiniz. Hadi o zaman müfettiş olalımJ

Öncelikle pat diye Müfettiş olmuyorsunuz. Müfettiş Yardımcısı olarak mesleğe başlanıyor. Şimdi, bankalar yaz aylarına doğru müfettiş yardımcılığı ilanlarını verirler. Genelde; 27 yaşını aşmamış üniversite mezunu arkadaşlar iyice süsledikleri cvlerini ilandaki adrese yollarlar. Adaylar önce CV üzerinden elenirler. Bu eleme kurumdan kuruma değişir; akademik müsabaka sınavı yapanlar ve devlet genelde üniversite ayrımı yapmadan yazılı sınav kısmına başvuran ve kriterleri tutan herkesi çağırır. Genel yetenek, dil, kompozisyon vb. daha hafif sınav yapanlar üniversitelere bakarak sınava çağıracakları kişileri de ön bir elemeye tabii tutup bankalarında çalışmaya layık gördükleri “label” üniversitelerden mezun kişileri çağırırlar.

Label üniversiteler mi? Boğaziçi, ODTÜ, Koç, Sabancı, Bilkent, İstanbul (ingilizcesi ama) vb. Öyle Gazi, 9 Eylül, Uludağ, Marmara mezunuysanız, veya Bilgi, Yeditepe’den falansanız, ön elemeyi yapanın insafına kalmış olabilirsiniz. 

Tabii bu seçme sisteminin kendince bir mantığı var, her başvuranı sınava çağırmak, sınav yeri ayarlamak, gözetmen ayarlamak, sınavları kontrol etmek vs. birçok maddi ve zaman açısından külfet doğuran olaylardır.  İlerde değinirim, Bankalar artık düşen marjlar yüzünden iyice cost (bu blogda bol bol ingilizce kelime kullanacağım, peşinen özür dileyim ama kabul etmemiz gerekir ki bazı ingilizce kalıplar-kelimeler- hayatımıza girdi, ben kabullendim, sen de et, kasma) odaklı olduğundan üniversiteye göre eleme –ben çok katılmasamda- kendince mantığı olan bir yöntem.

Neyse; şimdi kimi banka bilim sınavıyla, kimisi ÖSS/YGS/LGS (ne haltsa adı şimdi) benzeri bir sınavla, kimisi genel yetenek sınavıyla adayları eler. Bilim sınavları; 2-3 akademik bölüm seçtiğiniz, daha sonra klasik usül sorulara cevap verdiğiniz bir sınavdır. Misal, Hukuk, İktisat, Pazarlama seçersiniz. Bu dallardan soru gelir. Bir örnekle iyice pekiştirelim, Hukuk’tan; “tam ehliyetlilik” kavramını açıklayınız. “Kıymetli evrak nedir?”, “Çekin şekil şartları nedir?”… ÖSS benzeri sınav adından anlaşılacağı gibi Türkçeye ve matematiğe yatkınlığınızı çözmeye odaklanmış sınavdır. Genel Yetenek sınavı ise; 60 sorunun 40 dakikada çözülmesi hedeflenen, soruların “zeka” odaklı olduğu (veya öyle iddia edildiği) zamanı iyi kullanıp kullanmadığınızı görmeye yönelik sınavdır.

Hadi bunları geçtiniz. İkinci sırada (bazı bankalarda ilk sırada veya aynı anda) dil sınavı yapılır. Kimi kurumlar TOEIC, IELTS ve/veya TOEFL sınav sonucuna göre sınav yapmamayı tercih etmekle birlikte, genelde kurumlar kendi dil sınavlarını yaparlar.

Burayı da geçtiniz.  İşte eğlence başlıyor…. Grup mülakatı. Arenadaki gladyatörler misali 4-5 aday, mülakat heyetinin karşısında verilen bir konuyu tartışırlar, artık kim kimi yerse... Grup mülakatı öncesi veya sonrası (veya 1. aşamada) bir konuda kompozisyonda yazılır, güzel türkçe şarttır. Ama olurda müfettiş yardımcısı seçilirseniz bilin ki 1-2 seneye güzel türkçenizden eser kalmayacaktır. günlük konuşmanızda bile "müteakip", "mahsup", "tespit etmek", "kanaati edinilmiştir" tarzı ağdalı garip bir türkçeniz olacaktır. Grup mülakatı bitti, kompozisyonu yazdınız, genelde bir de birebir mülakat olur, onu da geçerseniz, size iş teklifini sunarlar. Hoş iş teklifi öncesi halen bir iki bankanın uyguladığı bir de ev ziyareti uygulaması vardır ki bu tam bir komedidir; Ev ziyareti…

Evinize iki müfettiş gelir, genelde biri kıdemli biri yeni müfettişliğini almış… Bu arkadaşlar neye bakarlar. Kütüphanenize (varsa tabii, devir e-book devri), ailenize (bakmıyoruz denir ama bakılır). Temel amaç çıkıntı bir tip olup olmadığınızı anlamaktır. Tamamen formalitedir. Ziyaret sırasında dönüpte “ana, git bi kahve yap”, “bizim pederde eski topraktır” vırt zırt abuk subuk konuşmazsanız, kütüphanenizde playboy küllüyatı yoksa sıkıntı olmaz.

Tabii bunca aşamayı geçen bünye; ücret teklif edileceği zaman zanneder ki 2-3 seneye ev, araba, uzay gemisi alacak, 5 sene sonra müdür olacak. Maaş teklifi geldiğinde küçük dilinizi dahi yutacakmış gibi olursunuz, teklifin güzelliğinden değil, bunca çabayı uzman yardımcısı olarak bankada başlayan bir arkadaşınızdan hiç de farklı olmayan bir para için sarf ettiğinizden... Tabii müfettiş olacağım diye bir de yabancı 1-2 firmadan teklif red etmişseniz kafanızı taşlara vurmaya başlamınız farzdır...

Hadi es kaza teklifi kabul ettiniz. Öncelikle bir eğitim süreci başlar; bankadan bankaya değişmekle birlikte minimum 1 aylık bir eğitim süresi vardır. Bir sürü teorik bilgi alırsınız. Eğitim tam yatıştır, goy goydur, havadan maaş aldığınız bir dönemdir. Eğitim bitince hemen bir üstadın yanına muavin olarak verilirsiniz ve on the job training başlar…

Üstat mı? O da ne?  O da bir sonraki yazımızın konusu olsun.


Arrivederci,