Geçen yazıda yazdığımız yöntemlere başlayalım. Bu yazıda parası çooook olanlara yöntemleri yazacağım. Biraz yüzeysel olacak, zira ben ve ailem orta halliyiz (1-2 çıt üstü diyelim hadi), bu yöntemleri kendimiz bir fiil yaşamadık. Ama çevremde bu yöntemle gidip çalışan çok insan var.
Ülkede genç sayısının inanılmayacak derecede çok olması lakin iş garantisi yüksek okulların sayısının düşüklüğü birçok gencimizi ve ailelerini yurtdışında üniversitelere bakmaya yönlendiriyor. Fransa hariç EU'daki, US ve Kanada'daki okullar paralı ve rakamlar yüksek. Parayı bastırıp girmek bile bazen mümkün değil. IELTS, TOFEL, SAT aklıma gelen almanız gereken belli başlı sınavlar.
Fransa'daki okullar beleş, ama burada Frankafon okullardan olmalısınız. Onlarda özel. Neyse bir şekilde okulla gitme olayı parası olana hitap ediyor. Liseli gençliğin okuduğunu sanmıyorum burayı ama okuyan varsa imkanınız varsa gidin gençler. Öyle sevgilim İstanbulda olacak, büyük aşk yaşıyoruz falan saçmalamayın. Aşk güzel şey ama yurtdışına gitmeyerek ne kaçırdığınızı bilmiyorsunuz. Amerika'da kızlar soruyormuş diye de geyiğe bağlayalım... Özellikle Kanada ve Fransa'yı tavsiye ederim. Kanada okullarından mezun olursanız ilerde immigration için ek puanınız oluyor.
Okul bitince genelde 1 sene kadar vizeniz devam ediyor (ülkeye göre değişir) siz son senenizde deli gibi iş arayın. Unutmayın, sizi işe alan, size oturma ve çalışma izni için bir dolu masraf yapacak o yüzden sizi görüşmeye bile çağırmaya bilir. Bu sebeple çok yere başvurun. Mümkünse 2. ve 3. sınıfta aynı yerde staj yapın ve stajda güzel network yapın. Sonrasında staj yaptığınız yerin kapısında yatın. Öte yandan kapitalist düzen, firma size sponsor olduğundan daha az para verecektir. 3e 5e takılmayın, maksat yurtdışı ise başta bu şartarı kabul edin. Sonra sağa sola zıplarsınız.
Yaş kaç olursa olsun lisans eğitim fırsatı kolay kolay kaçmaz. Bu arada evliyseniz, şöyle fırsatlar var; benim bir arkadaşım , senelerce yurtdışını kastı, olmadı. Sonunda arkadaşımın eşi işi bıraktı, sıfırdan Kanada'da bir okula başvurdu, kabul geldi. Bu şekilde Kanada'ya gittiler, arkadaşıma da oturma izni eşi okuduğu için çıktı. Oturma izni çıkınca, arkadaşım şu an bir hastane grubunda denetçi olarak iş buldu ve çalışıyor. Her ikisi de 30 yaş üstü.
Lisans olmadı mı? Yüksek Lisans için yurtdışını değerlendirebilirsiniz. Burada okul başlar başlamaz, staj, part time vb. iş bakın. Yurt dışı Türkiye gibi değil, bu fırsatlar var. Yapamazsanız, son senenizde saldırın her yere işe girmek için. Yazmak gibi değil tabii, zor bir yoldur. Osuruktan bir yerde yüksek yapmıyorsanız iş bulma şansınız var.
Gerçekçi olmak gerekirse, Lisansta yurtdışına gitmek zengin işidir. Yüksek için burs bulma, çalışırken birikim yapıp gitme yine paraya bakmakla birlikte ailenize bağlı olmadığınızdan biraz daha olasıdır. Ama yurtdışında yüksek yapmak için para biriktirinceye kadar aile kurmuş, borca girmiş, işte yükselmiş oluyor insanlar ve bu hayal uçup gidiyor. Odak çok önemli. Neyse iki yöntemde parası olana hayat güzel örneğidir. Orta gelirliler için bursla veya çok zorla olacak işlerdir yurtdışıdan okumak.
Peki bunu geçelim.
Kendisi şanslı, ataları şanssız ufak bir azınlıksanız yani diğer yazımızda belirttiğimiz Balkan göçmeni veya sefarad Yahudi'siyseniz buna Kıbrıs vatandaşlarını da ekleyelim hadi, ilgili ülkeye başvurup pasaport alabilrsiniz. Bulgaristan nispeten Yunanistan'a göre daha kolay veriyor. Yahudiysenizde Portekiz, İspanya'ya göre daha kolay geriyor. Kıbrıs'ta olay kolay Kıbrıs doğumluysanız, ailenizde Kıbrıslıysa (sonradan Türkiye'den gidip yerleşen değil yani). Rum kesimine zaten rahat rahat geçebiliyorsunuz, oradan da pasaportunuzu alabilirsiniz. İngiliz pasaportu olanlarda var ama o konuyu hiç bilmiyorum. Bu konuda da bilgim sınırlı, malum hassas bir konu, çok sorduğum bir olay değil, ama çevremde Bulgaristan'dan EU pasaportunu alan 2 kişi, Kıbrıs'tan UK pasaport alan bir, Rum kesimi (EU) pasaportu alan bir kişi var. Portekiz'den sefarad Yahudi'si olupta pasaport alanda var (bunun Türkiye'de de izlenmesi gereken bir prosedürü var buarada).
Hadi bu da olmadı dyelim. Ama paranız var.
Çok paranız varsa iş çok kolay, yığınla ülke var gidip iş kurmanız durumunda oturma izni alabileceğiniz. İngiltere ve Hollanda yazıp google yanına bir de ankara antlaşması yapıp başlayın okumaya. Uyduruk bir cafe açmayla bile olaya girebilirsiniz. Avrupa'da Yunanistan, Malta, Portekiz, İspanya, İtalya buralardan ev alabilirsiniz. Bu iş için min. EUR 250bin olmalı bazılarında EUR 500bin olarak tarife başlıyor. Bir danışmanlık birması ile çalışmanızda fayda var, iş ve ev alma yoluna girecekseniz. İstemediğiniz kadar çok yerli ve yabancı firma var. Niye danışmanla çalışın diyorum, zira püf noktalarını ne kadar okursanız okuyun bilemeyebilirsiniz. Örneğin Dubai'de de AED 1.5m üzeri ev alırsanız oturma izniniz oluyor. Ama Dubai'de emirati olmayan kimse gerçekte toprak alamıyor, aldığınız ev aslında size 49 yıllığına satılıyor. Bu gibi noktalar önemli... Zaten paranızın olduğu senaryoyu yazıyoruz bu yazıda pintilik yapmayın danışmanla çalışın.
Bu da mı gol değil? Bu yazdığım aslında pek paranız olmasına bakmaz ama yine de buraya yazdım;
EU, UK, US veya Kanadalı seçiyorsunuz sevgililerinizi:) Aşkı ecnebi birinde arayın (Erkekler bu yazdığımu rus'a gidin diye algılamayın lütfen ;) Hadi len dediğinizi duyuyorum ama, bu da bir yöntem ve pratik bir yöntem. Üzerine yazacak birşey pek yok. Yabancıyı nereden bulacağım diye soruyorsanız, ne bileyim kardeşim, pzvnk değiliz, çalıştığınız işyerine bakın, yazlıkta, tatilde uyanık olun, airbnb ile evinize insan alın, internet üzerinden tanışın.
Bir sonraki yazımda, Green Card ve Canada Immigration diye başlarız, artık Allah ne verdiyse devam ederiz...
Kariyer dehlizine düşmüş, çıkmak isteyen ama çıkmak için hiçbir şey yapmayan, çıkanların hikayelerini ağızlarının suları akarak dinleyen, sahil kasabasına gideceklerin, coffee shop açacakların, yurtdışına "kaçacakların", Green Card'cıların ve Kanada'ya göçenlerin yuvası...
2 Aralık 2017 Cumartesi
27 Kasım 2017 Pazartesi
Yurtdışına "kapak" nasıl atılır? (2) - Seçenekler
Şimdi efendim yurtdışına nasıl gidebilirsiniz?
Seçenekleriniz çok fazla aslında ama süreç çoook zor.
Seçenekleriniz çok fazla aslında ama süreç çoook zor.
- Yurtdışına okumaya gidersiniz, bir yandan is ararsınız. Lisans veya Yüksek Lisans fark etmez
- LinkedIn, Efinancialcareers, Monster, Bayt gibi sitelerden yurtdışı ilanlarına başvurursunuz
- Sizden önce gitmiş, işinizi bilen birilerine "abi beni de yanına al, gözünün çapağını yiyeyim" diye yalvarırsınız
- Çalıştığınız uluslararası firmanın, şirket içi ilanlarına başvurup gidersiniz
- Green Card'la ABD'ye gidersiniz
- Kanada veya Avustralya'ya immigration başvurusunda bulunursunuz
- İngiltere'de Ankara antlaşması kapsamında iş kurarsınız
- EU veya US pasaportlu biriyle evlenirsiniz
- Bok gibi paranız vardır, mülk alıp, oturma izni ardından vatandaşlık alırsınız veya iş kurup, oturma izni alırsınız
- Muacirsinizdir. Anneniz, babanız Bulgaristan veya Yunanistan'dan göçmüştür, onlara söylersiniz vatandaşlıklarını alırlar sonra sizi de alırlar.
- Sefarad Yahudi'sisinizdir, İspanya ve Portekiz'den vatandaşlık alırsınız
- Kaçak gidersiniz (gemide tayfa olarak, AU pair olarak vs.) -bu yasal değil tabii önermiyorum-
Ben (4) ile yurtdışına çıktım. Ama bu işe karı-koca çok uğraş verdik, kendi ekibimden (1) ve (11) ile giden oldu. Çevremde benim bildiğim ve yukarıda saydığım yöntemlerle giden birçok insan oldu, birçok arkadaşımsa hayallerini gerçekleştiremeyip patladılar. Bir kısmı halen uğraşıyor. Kimisi gitti, vatanım da vatanım diye geri döndü. 12 yöntemin 11iyle de giden var çevremde.
İşin uzmanı değilim ama hepsi için birşeyler karalayacağım. Yazdıklarımların kimisi kendi yaşadıklarım, kimisi Türkiye çalışırken ekibimdeki arkadaşlarımın başına gelenler, kimisi arkadaşlarımdan aktarımdır.
%100 doğruyum demiyorum, sadece deneyimlerimi ve bilgilerimi aktaracağım. Kaşıkla almak veya kepçeyle almak size kalmış, siktir lan ne atıp tutuyorsun da diyebilirsiniz :)
12 seçeneği 3'erli 4'erli gruplayıp, ayrı ayrı yazılarla karşınıza çıkacağım. Baştan söyleyeyim de yanlış anlaşılma olmasın, kapağı yurtdışına atın, kaçın kurtulun falan demiyorum. Gitmek isteyen varsa, deneyimlerimi aktarıyorum. Gitmek istemeyenler güzel ülkemizin tadını çıkartsınlar. Önümüzdeki birkaç yazımız gitmek isteyenlere yönelik olacak.
Hadi bakalım, görüşmek üzere,
25 Kasım 2017 Cumartesi
Yurtdışına "kapak" nasıl atılır? (1) - Bitmeyen hayal
Efendim benim iş hayatın girdiğimden beri en büyük hayalim yurtdışında çalışmak ve de yaşamaktı. 40'ıma gelmeden bunu yapabilmiş olmanın ve halende yurtdışında çalışmanın verdiği rahatlıkla sizlerle bir kaç yazı boyunca bu hayaller nerden doğar, yurtdışına nasıl gidilir, gitmek faydalı mı vb. konuları yazacağım.
Bir müddettir yazamadım, öncelikle o konuda takipçilerime özürlerimi sunarım.
Kendi adıma yurtdışında çalışmak istememin birçok sebebi vardı. Eminim bir veya birkaçı sizlerin nedenleriyle de uyuşacaktır. Herşeyden önce iş hayatına başlangıç yıllarım üniversitede hayalini kurduğum gibi olmadı. İlk 2 sene ossuruktan pozisyonlarda ve düşük ücret veren yerlerde çalıştım, askerlik sonrası denetim kariyerim başladı ama yaş olmuştu 25...
Kariyerimin ilk yıllarında gördüğüm daha önce bahsettiğim gibi label üniversiteden mezunlar iş bulma konusunda bir adım öndeler ama daha sonra durum eşitleniyor. Zira iş hayatında önemli olan iş bitirmek. Neyse ama bu sefer ortaya yurtdışında çalışmış olup ülkeye dönüş yapanlar çıkıyor. bunlar aniden "müdür" olarak bir ekibin başında yeşeriveriyorlar. Banka örneğinden yola çıkarsak, 5 yıllık bir müfettiş sabite müdür yardımcısı olarak geçmeyi beklerken Amsterdam'daki, Rusya'daki veya Romanya'daki Türk Bankaları'nın birinde 5 yıl çalışmış olan biri çat diye Banka'ya müdür olarak gelebiliyor. Bunu defalarca gördüm, aynısı reel sektörde de geçerli. Yani kariyer yurtdışında çalışıp ülkeye dönmek kariyer açısından avantajlı...
Yurtdışında kariyer (bulunduğunuz ülke ve iş koluna da bağlı olarak) daha hızlı ilerliyor. Müfettişken iki kez yurtdışına denetime gitmiştim, her seferinde okuldan mezun olalı 4 sene olmuş "audit manager"lara, toplam kariyeri 6 sene olan "senior manager"lara denk geldim. Gördüm ki terfi olayında dünya bizden başka yerde. Dünya diyorum çünkü bu denetimlerin biri Avrupada diğeri ise Asyadaydı. Yani terfi nispeten (tabii iyi bir çalışan olduğunuz varsayımıyla) daha kolay.
Ailemde yurtdışında çalışmış akrabalarım var, hiçbir şeyi yokken giden bu akrabalarım şu an evler ve dükkanlar sahibi. Çocukları birden çok dili "native" gibi akıcı şekilde konuşabiliyor. Yani emeğinizin karşılığı maddi olarak var, maddi olarak olmasa bile orada kazandığınızı Türkiye'ye yatırdığınızda döviz kuru olayından dolayı ülkemizde hatırı sayılır bir varlık yapabilirsiniz.Özellikle yurtdışında bonus olayı bizdeki gibi güdük değil. Benim adıma bu en büyük belirleyici olmuştu; aldığınız para ile yaşamak istediğiniz hayat arasında ciddi bir fark varsa ve bu durum çalıştığınız şirkette değişmiyorsa, başka şirkete geçiğinizde de değişmeyecekse, kafayı kaldırmakta fayda var...
Başka sebepleri de siz ekleyebilirsiniz, misal şu an çalıştığım ülkede yasal iznim 30 gün. Fransa gibi yerlerde çalışma saatleri inanılmaz derece medeni. İtalya, İspanya keza aynı şekilde. İzni kullanmama gibi olaylar söz konusu değil.
Ben apolitik biriyim, ama çevremde ülkenin gidişatını beğenmediği içinde gitmek isteyen kişi sayısıda oldukça fazla.
Çocuğu için de yurtdışına gitmek isteyen var. Zira Türkiye'de en iyi okula bile gitse aksanı maalesef yurtdışında özellikle erken yaşta gidildiğinde alındığı şeklinde olmayacak. Bir de tabii bu beğenmediğimiz Türk aksanlı ingilizceyi ülkemizdeki okullara akla hayale sığmayacak bir para ödeyerek elde ediyoruz... Şaka gibi...
Beni yurtdışı için motive eden etkenler para-kariyer-tatil ve cocuğumun eğitimi söz konusuydu. Senelerce deli gibi uğraştım...
Bir sonraki yazıda acı gerçeklerle yüzleştireceğim sizi... Görüşmek üzere,
Bir müddettir yazamadım, öncelikle o konuda takipçilerime özürlerimi sunarım.
Kendi adıma yurtdışında çalışmak istememin birçok sebebi vardı. Eminim bir veya birkaçı sizlerin nedenleriyle de uyuşacaktır. Herşeyden önce iş hayatına başlangıç yıllarım üniversitede hayalini kurduğum gibi olmadı. İlk 2 sene ossuruktan pozisyonlarda ve düşük ücret veren yerlerde çalıştım, askerlik sonrası denetim kariyerim başladı ama yaş olmuştu 25...
Kariyerimin ilk yıllarında gördüğüm daha önce bahsettiğim gibi label üniversiteden mezunlar iş bulma konusunda bir adım öndeler ama daha sonra durum eşitleniyor. Zira iş hayatında önemli olan iş bitirmek. Neyse ama bu sefer ortaya yurtdışında çalışmış olup ülkeye dönüş yapanlar çıkıyor. bunlar aniden "müdür" olarak bir ekibin başında yeşeriveriyorlar. Banka örneğinden yola çıkarsak, 5 yıllık bir müfettiş sabite müdür yardımcısı olarak geçmeyi beklerken Amsterdam'daki, Rusya'daki veya Romanya'daki Türk Bankaları'nın birinde 5 yıl çalışmış olan biri çat diye Banka'ya müdür olarak gelebiliyor. Bunu defalarca gördüm, aynısı reel sektörde de geçerli. Yani kariyer yurtdışında çalışıp ülkeye dönmek kariyer açısından avantajlı...
Yurtdışında kariyer (bulunduğunuz ülke ve iş koluna da bağlı olarak) daha hızlı ilerliyor. Müfettişken iki kez yurtdışına denetime gitmiştim, her seferinde okuldan mezun olalı 4 sene olmuş "audit manager"lara, toplam kariyeri 6 sene olan "senior manager"lara denk geldim. Gördüm ki terfi olayında dünya bizden başka yerde. Dünya diyorum çünkü bu denetimlerin biri Avrupada diğeri ise Asyadaydı. Yani terfi nispeten (tabii iyi bir çalışan olduğunuz varsayımıyla) daha kolay.
Ailemde yurtdışında çalışmış akrabalarım var, hiçbir şeyi yokken giden bu akrabalarım şu an evler ve dükkanlar sahibi. Çocukları birden çok dili "native" gibi akıcı şekilde konuşabiliyor. Yani emeğinizin karşılığı maddi olarak var, maddi olarak olmasa bile orada kazandığınızı Türkiye'ye yatırdığınızda döviz kuru olayından dolayı ülkemizde hatırı sayılır bir varlık yapabilirsiniz.Özellikle yurtdışında bonus olayı bizdeki gibi güdük değil. Benim adıma bu en büyük belirleyici olmuştu; aldığınız para ile yaşamak istediğiniz hayat arasında ciddi bir fark varsa ve bu durum çalıştığınız şirkette değişmiyorsa, başka şirkete geçiğinizde de değişmeyecekse, kafayı kaldırmakta fayda var...
Başka sebepleri de siz ekleyebilirsiniz, misal şu an çalıştığım ülkede yasal iznim 30 gün. Fransa gibi yerlerde çalışma saatleri inanılmaz derece medeni. İtalya, İspanya keza aynı şekilde. İzni kullanmama gibi olaylar söz konusu değil.
Ben apolitik biriyim, ama çevremde ülkenin gidişatını beğenmediği içinde gitmek isteyen kişi sayısıda oldukça fazla.
Çocuğu için de yurtdışına gitmek isteyen var. Zira Türkiye'de en iyi okula bile gitse aksanı maalesef yurtdışında özellikle erken yaşta gidildiğinde alındığı şeklinde olmayacak. Bir de tabii bu beğenmediğimiz Türk aksanlı ingilizceyi ülkemizdeki okullara akla hayale sığmayacak bir para ödeyerek elde ediyoruz... Şaka gibi...
Beni yurtdışı için motive eden etkenler para-kariyer-tatil ve cocuğumun eğitimi söz konusuydu. Senelerce deli gibi uğraştım...
Bir sonraki yazıda acı gerçeklerle yüzleştireceğim sizi... Görüşmek üzere,
15 Ekim 2017 Pazar
Beni methetme kardeşim, bana para ver!!!
Çok fazla sayıda denetim, teftiş, sertifika yazısı yazdım içim şişti. Biraz eğlenelim, farklı birşeyler yazalım... Yazı ağır küfür içerir; kaldıramayacaklar okumasın devamını lütfen.
Bordro mahkumları ocak ayı itibarıyla pire misali kıpraşmaya başlar. Bunun en büyük sebebi birçok kurumda özellikle Bankalarda sene başı (ocak-şubat-mart) maaş zammı ve bonus ayıdır. Öncü söylentiler sonbaharda başlamıştır, bu sene karlılık çok iyi, sağlam bonus alırız. Servis dedikoduları başlar, ön sıralarda yanyana oturan iki kişi geçen gün öğle yemeğinde GMY’nin sekreterinden duymuştur. Ön sırada oturan iki kişinin arkasında oturan, sabahın köründe servise binmiş olan diğer biri ise uyuyor görünümünde önünde oturanları dinliyordur… İlk işi servisten inip, simitçiden çatal alıp sabah sigarasında beraber çalıştığı arkadaşlarına sanki GMY’den kendisini duymuş gibi bu haberi yetiştirecektir. Bazı heyecanlı arkadaşlar ise servisten inmeden What’s Up’tan çeşitli gruplara “bu sene bonusa doyacağız” şeklinde mesajlar geçmeye başlamıştır bile…
Bordro mahkumları ocak ayı itibarıyla pire misali kıpraşmaya başlar. Bunun en büyük sebebi birçok kurumda özellikle Bankalarda sene başı (ocak-şubat-mart) maaş zammı ve bonus ayıdır. Öncü söylentiler sonbaharda başlamıştır, bu sene karlılık çok iyi, sağlam bonus alırız. Servis dedikoduları başlar, ön sıralarda yanyana oturan iki kişi geçen gün öğle yemeğinde GMY’nin sekreterinden duymuştur. Ön sırada oturan iki kişinin arkasında oturan, sabahın köründe servise binmiş olan diğer biri ise uyuyor görünümünde önünde oturanları dinliyordur… İlk işi servisten inip, simitçiden çatal alıp sabah sigarasında beraber çalıştığı arkadaşlarına sanki GMY’den kendisini duymuş gibi bu haberi yetiştirecektir. Bazı heyecanlı arkadaşlar ise servisten inmeden What’s Up’tan çeşitli gruplara “bu sene bonusa doyacağız” şeklinde mesajlar geçmeye başlamıştır bile…
Servis dedikodusu askerlik söylentilerine benzer, askere
gidersiniz ilk duyduğunuz laf “Yarr…ım
(askerlik yapanlar bilir; bu laf erlerin birbirlerine hitap şeklidir, her cümle
bu güzel ifade ile başlar) askerlik kısalıyormuş amk (her cümle amk ile biter, nokta yerine bu kelimeler
kullanılır)”. Bunu söyleyene dönüp “Nerden duydun yarr..ım” (R’lerin üstüne bastıracaksınız) dersiniz,
“Acemiliği birlikte yaptığım toprağım, Kurmay Başkanının şoförü, ondan duydum
amk” cevabını alırsınız. Askerlik gelir geçer, bu muhabbet hep yapılır askerlik
kısalmaz. Bonus ve zam muhabbeti de aynıdır. Asılsızdır. GMY gelip, kulağınıza
eğilip “Şakir Bey, bu sene sana 6 maaş bonus veriyorum yarr…ım, beğendim mi
amk?” demediği sürece inanmayın derim ben. GMY gelip sizinle böyle konuşuyorsa
zaten aşmışsınız…
Bonus ve zam sıkıntılı konulardır. Kapitalist sistemdeyiz,
çalıştığımız kurumlar amne hizmeti vermiyorlar. Hiçbir kurumda (en azından
benim çalıştıklarım –ki liste bir elin parmağından uzun) bu sene çok para
kazandık, aman bunu çalışanlarla paylaşayım demiyor maalesef. Çalıştığımız
kurumlar zaten adalet dağıtma yerleri değiller. Bu bakımdan bonus tam bir
muamma. YemekSepeti
gibi bir iki süper örnek var, satıldığında satış tutarının ciddi bir miktarını
çalışanlara veren patron örneği var. Ama bunu kurumsal HeDeHöDö Bank’tan veya Zamazingo A.Ş. beklemeyin (12 yaşında saf bir çocuk değilseniz).
Güzel bonusu firmalarda ve bankalarda para kazandıran
birimlerde çalışan, GM, GMY ve Direktörler (Grup Başkanları) alırlar. Altındaki
bonus görünümünde maksimum 2 maaşa (çok para getiren bir ekipteyseniz hadi 4
olsun -olmaz ya-) talim ederler, operasyoncular, idari işlerdekiler ise yarım ila bir maaş
arası alırlar. Her sene bu sene adam gibi bonus almazsam, gidiyorumcular
piyasaya çıkarlar, bunlar negatif haberlerden beslenirler, milleti zehirlerler
ama hiç bonus almasalar bile hiçbir yere gitmezler.
Peki bu bonus ne işe yarar? Şimdi Faniyseniz yani Direktör
altı; bonusu alınca ilk iş KMH ve kredi kartı parası ödenir, muhtemelen son
altı aydır eksi (-) olan hesabınız düzeltilir ve bonus biter. Cebinizde
maaşınız kalır O maaşla hayaller kurarsınız, bu sene eskiye geçmeyeceğim falan
gibi, tabii 2 ay sonra bu hayaller biter ama o hayal kurulur… Biraz
şanslıysanız, maaşınız nispeten iyiyse müdür yardımcısı, müdür, grup müdür
falan filansınız 2-3 maaş arası bonus aldınız. Çocuğunuzun okulu ve yaz tatili
parası olarak hesaplara girişirsiniz. Tabii bankadan ihtiyaç kredisi ile
desteklersiniz veya eşinizde çalışıyorsa ve o da bişeyler almışsa
birleştirirsiniz.
Ne güzel şeydir ocak ayından erken ödeme ile indirimli tatil
kovalayıp, 2 senedir harcamadığınız millerle uçak bileti almak…
Bordro mahkumlarının tatil
destinasyonları ise başlı başına bir malzeme... Yazacağım merak etmeyin... Ama muhtemelen tatil olayına tam bir ay ayırırım ve Ocak-Mart arası yazarım, define gibi konudur, malzeme bol.
2 Ekim 2017 Pazartesi
Denetçiler için Si Ay Ey (CIA)
Konumuz denetçilerin özellikle de müfettiş tayfasının başının
belası Certified Internal Auditor sınavı. Sevgili okur ben
bu sınavı seneler önce verdim, hatta allaha çok şükür artık denetimle çok
alakalı değilim. Size uzunca ve zahmetli bir süreçten sonra bu sınavı vermiş
biri olarak; sınava nasıl çalışılır, sizi yolunuzdan çıkartmak isteyecekler,
sınav neye yarar anlatalım bakalım;
Şimdi sezarın hakkı sezara, bu genel olarak denetim
dünyasında en iyi pazarlanmış ve halen pazarlanan sertifika. Zırt pırtda
değiştiriliyor. 2000’li yılların başında 3 parttı, sonra 2004’lerden sonra 4
part oldu, şu ara ise tekrar 3’e indi. Ama belli olmaz, siz bu yazıyı okurken 2
part, 6 part, 3 part yaparlar.
Öncelikle
nasıl çalışacaksınız: gidip Gleim’ın kitabını ve soru bankasını alın. IIA Study
Guide veya Wiley’e gerek yok.
Her part için minimum 2 ay çalışmanız lazım. Şimdi ilk ay
hangi parta giriyorsanız o kitabı hatmetmeniz gerekiyor. İlk yapmanız gereken
şey çalışacağınız section’a ilişkin soru setinden daha kitabı hiç okumadan 20
soru yapmanız ve bilginizin nerede olduğunu görmenizdir. Bu sizin bu tip
sınavlarda çok önemli bir konsept olan “Educated Guess” olayını da bu sayede halledersiniz.
İlk ay kitabı hatmetmeniz lazım. Okuyun, altını çizin. İlk ay; part’a ilişkin
sectiondan 20 soru çöz, sonra o sectionı oku, sonra section sonundaki soruları
çöz. Section sonundaki summary’i bastır. Yanında tut, ihtiyaç duydukça kitaba değil summary'e bak.
İkinci ay, okuduğun kitaba ait soru setinden karma 100’er
soru çöz. Mümkünse soru setindeki her soruyu 3-4 kez çözmüş ol. Soru setinden
karışık 100 soru üzerinden %90’larda almadan sınava girme. %90’lara devamlı
geldiğinde emin ol sınavı vereceksin. Hatalı olduğun yerlerde bastırdığın
summary’lere dön bak.
Kaynak
konusu: Gleim en iyi kaynak; sonrasında IIA study guide geliyor. Wiley’i geçin,
işe yaramaz. Mutlaka kitabı okuyun, adam gibi çalışın. Mümkünse en güncel
kitaptan çalışın. Soru ezberleme methodu çok yerde öneriliyor, bir yere kadar
doğru. Niye doğru çünkü denetimin çerçevesi belli, her 5-6 yılda bir Big 4 veya
diğer danışmanlık firmaları kaba etinden yeni bir denetim konseptikleri
üretiyorlar, onun haricinde konular aynı, doğal olarak soruları ne kadar evirip
çevirirsen çevir aynı, benzer veya minör değişiklik içermiş sorular gelecek.
Ama şu da bir gerçek, bu bir sertifika olayı bir endüstri, sınavı yapanlar
salak değil. Sorular bir şekilde değişecek.
Yani sadece soru setinden soru ezberlerseniz çakarsınız. Bunu
tavsiye edenler olacaktır; birebir aynı soru geliyor, kasma, ben sınavdan önce
1 hafta izin aldım, hallettim. Bu yalandır arkadaşlar. Sonuçta iş
arkadaşlarınız sizin başarınızı istemeyebilir, kapitalist sistemdeyiz, herkes
terfi peşinde unutmayın. Millet arkadaşının başarısızlığından keyif alıyor
birçok kurumda. Bir de izninizi CIA için falan harcamayın. İzin bir tek SMMM
için harcanabilir.
Kitaptaki soru bire bir aynı gelir mi? Gelir mi değil, direkt
geliyor. Ama maksimum 10 soru falan. Bu her sınavda olur, CMA’den tutun
SPK’lara (SPL) kadar hepsinde geliyor. Şuna dikkat edin, adamlar ezbercilerin
farkındalar bu yüzden seçeneklerde oynuyorlar, soruların yüklemini
değiştiriyorlar. Unutmayın bu sınavlarda bazen seçeneklerin hepsi birden doğru
oluyor, ama sizden doğrulardan hangisi daha önemli gibisinden şeyler
istiyorlar.
Bazı üniversiteler, TİDE, TBB vs. kurslar açmış, gidelim mi?
Cevap basit, parasını cepten ödemiyorsanız gidin. Ama kursa gidip
çalışmayacaksanız gitmeyin. Ben size başarının sırrını yazdım zaten.
Sınav sırası; buna cevap eskiden kolaydı; git CFSA’i al part
4’den muaf ol sonra 1,2,3 şeklinde gir derdik. Şimdi tekrar 3 part oldu. Bence
sıra halen 1,2,3.
TİDE
sınavın Türkçeleşmesine ciddi emek verdi, o yüzden Türkçe girmeyin demiyorum
ama İngilizceniz iyiyse İngilizce girin.
CIA’ı alınca ne olacak? Başınız göğe erecekJ Walla ben aldım, bi **k olmadı. İşallah sizin için farklı olur. Kişisel kanım denetçiyseniz ihtiyaç yok, banka müfettişiyseniz alın, firmalarda iç denetçiyseniz alın. Ama almaktaki beklentinizi doğru belirleyin. Firma terfiniz için şart koşuyorsa zaten almanız lazım. Ama CIA alayım, yurtdışına giderim, CIA alayım sektör değiştiririm (Banka’dan reel sektöre) peşindeyseniz ciddi hayal kırıklığına hazır olun.
Ha bir de şöyle bir komedi var; Türkiye'de bu sınavı TİDE ayağınıza kadar getiriyor, senelerdir sınavın bilinirliliği için ciddi bir uğraş veriyor, ama gel gör ki yönetim kurulundaki başkan ve yardımcılarında CIA sertifikası yok (en azından bu yazının yazım tarihinde yok 03.10.2017, yanlış anlaşılmasın olması şart değil, bir göstergede değil ama komik mi komik:); alın size link;
https://www.tide.org.tr/page.aspx?nm=e_yonetim_kurulu
26 Eylül 2017 Salı
Bir umuttur CMA...
Nedir CMA? Bir umuttur CMA :)) Amerika
anahtarı mı ? SMMM’ye alternatif mi? Avustralya veya Dubai’ye açılan kapı mı yoksa.. acaba
terfi sebebi mi ? Nedir ya bu siyemey :)
Bütçeci,
raporlamacı, finansçı olarak -pazarcı gibi oldu ama neyse :))- bildiğin ve
yıllardır bilfiil yaptığın işlerin güçlerin structured hale gelip 2 kitapta
vücut bulması. Her sınavın 3 saat 100 çoktan seçmeli ve 1 saat 2 essay sorusu
olmak üzere toplam 4 saat sürüp hem beynini hem cebini patlatması.. girip
geçemediğin sınav ücretlerinin yanında kitap ve online eğitim setlerini de
unutma…
500 puan
üzerinden 360 almalısın yoksa çakarsın. Korkma esasen sen hepsini biliyorsun
evladım, bunlar zaten her ay kapanışında yaptığın işler güçler diyeceğim
ammaaaaa eğer işini sorguluyor ve anlıyorsan.. bu CMA biraz şeytan işidir :) basit görünen sorulara çeldirici yanıtlar
yerleştirirler, bazen kendinden şüphe eder hatta vazgeçersin :) ama yok sen
yılma.. sen değil miydin ÖSS / ÖYS (biri cevapları söylese- bu tekerleme ile
yaşımızda belli oldu-) modunda takılan .. heh işte aynı
ruh haline dön başarı çok yakında… Yalnız 100 çoktan seçmelinin ardından biz Türk
beyninin alışkın olmadığı essay bölümü vardır. Başarıysa istediğin, öss moduna
girer, 30’undan sonra çoluğu çocuğu boşverir, kendini odaya kitlersin.. IFRS, USGAAP farkı, sunk cost, cart cost, curt cost takılırsın..
Şanslıysanız
çalıştığınız kurum sizi cmaturk sertifika programına gönderir ki (göndermezse
cebinden 12-13 Bin TL çıkar) orada sanıyorum 28-45 yaş arası 2. öss moduna
giren olgun ergenleri tanıma şansına nail olursunuz. 28-35 yaş arası pek
cingöz, hırslı olur, 35-45 yaş arası daha kalenderdir. Sonunda herkes kendince
bişeyler öğrenir çıkar.. Program 12 hafta sürer, şehir dışından bile gelip
katılanlar olur.
Aldığımdan
beri ekmeğini yiyemediğim sertifikanın ekmeğini tek yiyenin cmaturk
organizasyonu olduğuna dair rivayetler vardır :)) heheh neyse şaka bir yana;
bu organizasyonda Sayın Dr. Kerim Kazgan hoca vardır. Kendisi duayen CFO’dur,
sağlam Amerika deneyimi ve çeşitli sektör tecrübesi vardır. Fanatik
Fenerbahçeli’dir. Ayrıca değerli iktisat hocası Prof. Dr. Gülten Kazgan’ın
oğludur.
Bilgili,
zeki ve akıllı bir adam kendisi, lakin biraz ukaladır (eh o kadar olsun) gizli
espiri bombacısıdır, dersleri sürükleyici ve interaktif geçer.
Bu
seminere katılmazsan sertifikayı alamaz mısın? Hayır kesinlikle öyle bir şey
yok, plan programını iyi yapar ve çalışırsan yaparsın. Dedim ya zaten yaptığın
bildiğin işler.. Fakat ingilizcenin iyi olması lazım, baştan söyleyeyim yoksa
soruları anlamada zorluk çekersin. Her ne kadar SMMM Edirne’ye CMA Amerika’ya
kadar denmiş olsa da henüz bunu deneyimlemiş değiliz.. sonuçta bayram tatilinde
kuyruk olup İpsala sınır kapısından Yunanistan’a geçmem sayılmaz değil mi :)
Gittiğim
görüşmelerde çokça İK’cının "hmmm siyemey çok güzel … nedir yani tam
olarak” tepkisi ile karşılaştım.. insanın çıldırası geliyor ama neyse gençler
siz ceplerinizi sertifika ile doldurmaya bakın illa zamanı gelir.. umudu
kaybetme, iyi olmaya devam et.
Onların
ciya’ları varmış (evet aynen bu şekilde türkçe okuyun CIA yerine) diye bir cümle duymuştum bir CEO’dan..
CIA’yı
denetçilerin kullandığı bir program sanıyormuş :) vay bee adamların ciyaları varmışş…
henüz siyemey diye bişey duyamadım bir CEO’dan:))
CMA part 1 ve part 2; her bir part için 100 soru çoktan seçmeli ve 2şer essay’den oluşur. Sınav süresi toplam 4 saat olup son derece sıkı kuralları vardır. Sınava istediğin zaman giremezsin
yılda 3 window var, Eylül, Aralık ve Mayıs. Buna göre hazırlan ve hazır olmadan
yani testlerde 80% başarı elde etmeden girme parana yazık dostum..
Burada Educated
Guess kavramı çok önemlidir, bilmiyorsan bile güzel atmak önemli; bakın
arkadaşlar size işin sırrını anlatıyorum. Tüm konularla zaman kaybetmeyin … CmaTurk
kursuna gitsen de gitmesen de mutlaka Gleim kitaplarını bir 1 ay kapanıp
çalışın. Sonrasında Gleim’ın setinden sorulara çalışın, %80 doğru yapmadan
sınava girmeyin. Yanlışlarını çalış ve bunlardan öğren. terminoloji önemli
bunları öğren.
CMA sertifikasına
sahip olana saygım var, yaptığı işi özümseyen, teori ile pratiği bağlayan,
bildiğini ve anladığını geçerli bir sertifika ile ispatlayan kağıt üzerinde bir
adım önde olabilir. Zira işe alımcılar veya yerli finans yöneticileri CMA’e ne
kadar önem veriyor emin değilim. Bunu anlamanın en iyi yolu İK sitelerinin
arama motorlarına ilgili sertifika adını yazmak ve aratmak bakalım kaç ilan
çıkıyor.
Misakı Milli
sınırlarında hala SMMM'nin geçerli olduğunu göreceksiniz, ama yabancı kariyer
sitelerine baktığınızda genelde sırasıyla ACCA, CIMA ve CMA görebilirsiniz.
14 Eylül 2017 Perşembe
Hangi sertifikayı alayım?
Merhabalar efendim;
Biz öndeki yazımızda zebella gibi sertifika olduğundan bahsettik. CIA, CFSA, CRMA, CISA, CISM, SMMM, ACCA, CMA... 3 harfliler 4 harfliler...
Zart zurt sertifikası… Bu sertifikaları çalıştığınız yerler önünüze kendinizi
yetiştirin kisvesi altında çıkartacaktır. Veya müdür olmak için SMMM olmalısın,
müfettişlik için CIA şart diyecekler. Evet acı ama gerçek
bu...
İlk sorununuz hangi sertifika ve neden olsa gerek?
Size sertifika gerçeğini anlatayım, bildiğin para tuzağıdır sertifikasyon.
2-3 tanesi ancak işe yarar. Ehliyetiniz var, ama herkes araba kullabiliyor mu, paralel park yapabiliyor mu şeklinde olayı iyice basitleştirebilirim ama daha çarpıcısı var. Sertifikaları
aldıktan sonra 2 sene sonra, sertifikayı size veren kurum (IIA, ISACA vs)
sizden hali hazırda bu işle alakalı eğitim falan aldığınızı beyan edin ve bana
XXX kadar USD ödeyin ki sertifikanız geçerli olsun der. Misal o derneğin bir
kitabı size 10 puanlık CPE (Continuing Professional
Education) kazandırır, tabii kitaba parayı bayıldıktan sonra okudun okumadın
kimsenin umrunda değil. IIA'in yarısında çıktığın seminerine parayı basıp
gittin ama kanepeleri yemekten öte birşey yapmadın; buyur 10 CPE'de buradan al.
Sonra üstüne sertifika yıllık parası öde. Zaten sınavda anasının nikahı kadar
pahalıdır. Çalıştığınız kurum genelde ilk girişinizi öder, ilkinden sonraki
girişlerinizi cepten ödersiniz. Gitti paracıklar... Para kısmı tuzaklığı
böyle.
İşe yarar mı? Niye aldığınıza bağlı olarak cevabım bazı sertifikalar için
kesinlikle EVET. Ama bir çoğu ise "total waste of time". Öncelikle hangi sertifikasyonu ne için almak istiyorsunuz bunu kendinize
dürüstçe sorun ve cevaplayın. Örneğin iş yerinin terfi için şart koşması, bir
sertifika için oldukça geçerli bir sebep. Yeni bir iş bulmak için mi? Bu
da OK. İş öğrenip kendimi geliştirmek için mi ---> bsg o zaman. Peki ama sertifika size iş bulur mu? Misal bir sonraki yazı konum CMA
olacak. CMA almak isteyen hali hazırda SMMM'si olan bir bütçe raporlama
müdürüsünüz diyelim. Yapacağınız iş çok basit, LinkedIN'i açıyorsunuz,
Kariyer.net'i açıyorsunuz; anahtar kelimeye CMA yazıyorsunuz bakın bakalım kaç
iş ilanı çıkıyor? Ben yaptım; 14.09.2017'deki durum aşagıdaki gibi;
|
Kariyer.Net
|
LinkedIN
|
SMMM
|
302
|
49
|
CIA
|
53
|
10
|
CMA
|
13
|
5
|
CRMA
|
11
|
2
|
CFSA
|
3
|
0
|
Şimdi bu tabloyu gören biri mal gibi ben CFSA
alacağım diyorsa, artık ben ne diyeyim. Bunu diğer sertifikalara da
uyarlayabilirsiniz, misal Dış Ticaret işlerine bakıyorsunuz bir firmada veya
bankada, size git CDCS al dediler (her işin sertifikası var, IK için bile var ya), açıp bakın
bakalım piyasada kaç kişi arıyor bu sertifikaya sahip bir kişiyi (CDCS'ciler üzgünüm cevap 0)
Türkiye’de en geçerli sertifika SMMM’dir. Neden mi, ayrıca işleyeceğim ama söyleyeyim, yasal olarak
defter tutup, kendi işinizi yapabilirsiniz. CMA ile bunu yapamazsınız… Ama CMA
olayında da Türkiye’de çok çılgın ortam var, bu durum yeni yazımın
konusu olacak. CIA ise bir şekilde süper pazarlanması yapılmış bir
sertifika, başlı başına case study konusu. Ki ben de öyle yapıp CIA içinde bir
yazı yazacağım. Görüldüğü üzere CIA da iyi.
Sertifika yurtdışına kapı açar mı? Hangi ülkeye gitmek
istiyorsanız o ülkenin ş arama motoruna girip yukarıdaki gibi arattırın. Ama
sertifika size tek başına kapı mapı açmaz. Sadece oradakilerle durumu
eşitlersiniz. ACCA misal iyidir bu konusa.
Neyse, bir sürü (cidden bir elin parmaklarından fazla)
sertifika sahibi biri olarak CIA, SMMM ve CMA’i ayrıca yazacağım.
Nasıl çalışmak lazım, gerekli mi değil mi diye. Darma dağınık bir yazı oldu ama
diyeceğim şudur; sınavın geçerliliği iş arama motorları ile sağlamasını yaparak
anlarsınız. Kimse o sertifikalı birsini aramıyorsa demek ki o sertifika gereksiz, kasmayın. Denetçi
iseniz SMMM,
müfettişseniz CIA,
hali hazırda SMMM'si olan bir muhasebeciyseniz ve yurtdışına gitmek
istiyorsanız (UK, Dubai, Commonwealth, GCC ülkeleri için) ACCA, IT denetçisiyseniz CISA sınavlarına kasmanız
gerekir. Diğerlerini *iktir edin derim ben; şayet ne kadar asosyal olurum
gibisinden bir deney yapmıyorsanız, sevgili yapmak veya mutlu bir şekilde
evliyseniz onu devam ettirmek istiyorsanız tabii...
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, bye
8 Eylül 2017 Cuma
Denetçi’nin sertifika ile sınavı… CIA, SMMM ve daha niceleri...
Auditor’lar ve Müfettişler hakkındaki yazılara bu ay boyunca devam edeceğim, zira anlat anlat bitmeyecek dertleri var bu arkadaşların…
En önemlilerinden biri denetçilerin sertifikasyon çilesi… Şimdi efendim, müfettiş olmak genel olarak zordur. Tekne sahibi olmaya benzer, Teftiş Kurullarına bir girmesi zordur bir de sabite geçmesi (yani kaçması). Benzer durum Big 4 içinde geçerlidir, eskiye göre daha çok adam alınsa da buradan sektörde güzel bir şirkete, güzel bir role, güzel bir paraya geçmek zordur.
Şimdi bu kurumların okul olduğunu ve kendinize yatırım yapmanız gerektiğini söyleyecek, hikmetleri kendilerinden meçhul bir sürü üst pozisyonda kişi olacaktır. Kendinize yatırım yapmak lafını duyduğunuzda irkilmeniz lazım, zira bu size bir gelişme alanı olarak geri dönecek bir konudur. Yukarıdakiler (yani sizi değerlendirme konumunda olanlar, bonusunuza, zammınıza karar verenler), size daha az prim, daha az zam verip, sizi dizginlemek yani terfi isteğiniz falan varsa bunu ötelemek için karşınıza birşeyler çıkartmak zorundadırlar. Denetim sektörü sağolsun bu konuda yukaridakilerin yanında olup, işin aslan parçasını yapan hammaliyeyi yapan, it gibi çalışanın yanında değildir.
Sektör gavur menşeili bir sürü sınav türetmiştir. Denetim olayının ağa babası olan The Institute of Internal Auditing’in (IIA) sertifikaları; Certified Internal Auditor (CIA), Certified Financial Services Auditor (CFSA), Certified Government Auditing Professional (CGAP), Certification in Control Self Assessment (CCSA) ve son olarakta yeni uydurulan Certification in Risk Management Assurance’tır (CRMA).
Öte yandan, benim zamanımda “grandfathering” diye tabir edilen sınav mınav yapmadan puanlama sistemi ile verilen, sonrada internetten sınav gibi müthiş bir yöntemle dağıtılan Association of Certified Fraud Examiners’ın (ACFE), uyduruklukta ve geçersizlikte CRMA ile kafa kafaya yarışabilecek olan Certified Fraud Examiner (CFE) sertifikası vardır. Parasını şirketiniz ödese bile tam bir zaman kaybıdır. Prestiji falan yoktur (kime göre? bana göre)
IT yani Bilgi Teknolojileri benim neyim eksik demiş ve elbette bir dernek çatısı altında kendi sınav ve sertifikalarını hayata geçirmişlerdir. Information Systems Audit and Control Association’ın yani piyasadaki bilinen ismiyle ISACA’nın CISA, CISM, CGEIT, CRISC gibi bir birinden fantastik sertifikaları vardır. IT ile alakam PS4 ve iphone düzeyinde olduğundan bilemiyorum, bilmek istemiyorum...
Yetti mi? Yetmez, bize müstehak; daha CMA var. The Institue of Management Accountants rahat durmamış Certified Management Accountant (CMA) diye sınavı hayli zor bir sertifika üretmiştir. Nice to have diyebiliriz...
Bir de kırmızı urbalıların SMMM’si var yani ACCA; Association of Chartered Certified Accountants. Bak bu güzel ve geçerlidir, bunu bir park edin (nasıl ifrit bir laf, ama son 5 senedir plazalarda çok tuttu, let’s park this thought for a moment, we’ll talk this offline) ayrıca işleyeceğiz bu sertifikayı.
Yerelde ise SMMM (M sayısından cidden emin değilim) var ki aslında bir Türk’ün öncelikle dikkate alması gereken bu lisanstır, ayrı bir yazı konusu olarak değineceğiz ama mutlak öncelik SMMM olmalıdır. SPL lisansları var bi de; hani 2000li yılların başından beri senede 3-4 kez sınavı yapılan, SPL sertifikasyonunuz olmazsa mesleği yapamacayacaksınız denilen ama zırt pırt süresi uzatılmış olan sonra da bakıp kimse geçemeyinde geçme notu ve ortalama zorunluluğu düşürülen J yani var babam var.
Mesleğe yeni başlayan denetçi, müfettiş, iç kontrolcü, risk uzmanı, muhasebeci rahatsızdır ve de kararsızdır. Hangisini almalıyız, hangisi daha kolay, ne yapsak ne etsek diye...
Maalesef ben sertifika tuzağına düşmüş ve de yığınla sertifikası olan sapşallardanım;, hatta bayrak sallayanı, önde gideniydim, sonra duruldum.. Amacımız deneyimleri paylaşmak, birkaç yazı boyunca hangi sertifika ne işe yarar, almak için nasıl çalışmak lazım, hepsini yazacağım.
Oya Başar’ın dediği gibi Beni bekleyin anacım!
5 Eylül 2017 Salı
Audit mi? Kaç kurtul dostum...
Big 4'dan neden mi kaçtılar ve kaçıyorlar? Anlatayım efendim;
Big 4,
piyasadan iş almak için firmalara teklifte bulunur. Fiyat kırmalar başlar,
birbirinden gram farkı olmayan bu Big4 firmalarından düşük fiyatı veren denetim
işini alır. Düşük fiyattan bir sürü işi olan firma bu işleri yetiştirmek için
elemanlarına kırbaç vurmaya başlar. Firmalara genelde bir 4-5 yıllık kıdemli
denetçi yanlarında biri kıdemli, biri yeni başlayan 2 çömezle gider. Bunların
işini kontrol eden aynı anda birkaç denetimden sorumlu olan 5-6 yıllık bir de
denetim müdürü vardır. Bunlar iş bitsin diye gece yarılarına kadar çalışırlar.
Haftasonu çalışırlar. Hep çalışırlar. 1 yılllık adam dışarıya E&Y’da
denetçiyim der ama (bu arada E&Y’ı gevşek şekilde i vayyy diye okumak
sünnettir) garibimin yaptığı fotokopi çekmek, yılbaşından herkes partideyken
Gratis’in deposunda tırnak makası sayıp envanter kontrolü yapmak, excel’de
vlookup yazmaktır. Hal böyle olunca 1-2 yıllık elemanlar kaçmaya başlarlar.
Akıllarında yabancı bir firmanın marketing’i vardır, çünkü onlar için
marketingciler oturdukları yerden para kazanan insanlardır. Üniversitedeki sıra
arkadaşı ondan daha fazla paraya hem de ABM (Asistant Brand Manager) olarak işe
başlamıştır. Neyse, tabii marketing işi falan hikaye. Bir firmanın bütçe
raporlamasına geçer bu arkadaşlar. Bir kısmı Banka ağına düşerler. Bunlarda üçe
ayrılır; Bankanın müfettişliğine giden yolunu iyice kaybetmiş batağa saplanmış
garipler (bildiğin denize düşen yılana sarılır hesabı), Bankaların finans’ına
geçenler (bunlar biraz şanlılardır, Bankaların finans ekipleri de kendileri
gibilerden oluştuğundan kolay yükselirler ama Banka sonuçta, yükselsen ne olur
amkJ), bir de şanlılar yani Bankaların
Kurumsal Pazarlamasına RM (müşteri temsilcisi; şanslı derken sadece Kurumsala
geçip top tier kurumsal bakanlara diyorum ) olarak geçenler. Bu kaçışlardan
etkilenmemek için, 2004-5’den sonra her sene 10-15 kişi alan firmalar aninde
90-100 kişi almaya başladı ki bunların bile yarısı kaçıyor. Tabii 15 kişiyi
eğitime ispanyaya götürmek kolayken 90 kişiyi ancak kışın antalyaya götürürsün…
Neyse çok dağıttım, biraz toparlayayım;
Big 4’da auditor / denetçi olmak; sıkıcıdır, firmanın sana denetçi demesi
gerçekte muhasebeci olduğun gerçeğini değiştirmez (ha bu kötü değildir, YMMM
olduğunda bu arkadaşlar darphane gibi para basarlar), ilk 5 sene kabustur, az
para kazanırsın (o yüzden genelde hali vakti yerinde, kirasını ailesinin
ödediği, ailesinin araba aldığı kişiler bu meslekte uzun yıllar kalıyorlar).
Peki iyi yanı yok mu denetçi olmanın?
Vardır hem de tonla. Bir kere piyasadaki finansla ilgili iş ilanlarının çoğunda
“Big 4 kökenli” ibaresi vardır. Bir sonraki işiniz için süper bir referanstır.
Her sene terfi alırsınız, egonuza iyi gelir. 5 yılda bilemedin 6 yılda müdür
olabileceğiniz bir iş piyasada yoktur. Misal büyük ve köklü bir grubun bütçe
raporlamasında işe başladınız, 5 yıl sonra ben müdür olmak istiyorum
dediğinizde siktir lan manyak cevabını alırsınız. Ama bir bakmışsınız sizin 5
yıldır dirsek çürüttüğünüz yere Big 4’dan sizden 1 yıl fazla deneyimli adam
bütçe raporlama müdürü olarak gelmiş. Acı ama gerçek gençler, Big 4 güzel
etikettir. Çok firma, çok sektör görürsünüz, çalışkansanız bu sizin baya bir
bilgi birikiminizi arttırır. Müdür oldunuz, terfiler bitmedi, 2-3 seneye Senior
Manager, sonra da Director olursunuz. Senior ve Director’ken piyasaya CFO, Grup
Müdürü, Direktör olarak geçip yılların acısını çıkartan çok kişi vardır. Finans
sektöründe üst noktalarda genelde bu kişiler CFO olurlar. Ha rotatifle, spot
kredinin farkını 100 defa anlatsan anlamazlar, akreditif dersin bomba
zannederler ama ne yaparsın böyle bir sevda vardır piyasada bu adamalara… Bu
denetçi kılığındaki muhabebecilerin nakit yönetimi bilmediği için sıçıp
batırdığı bir sürü firma vardır ama o durumu da başka bir yazıda yazarız.
15. Yıl gibi halen Big 4’daysanız ve
kanser olmamış, intihar etmemişseniz Junior Partner olabilirsiniz. Gelsin
paracıklar. Bir de Big4’da çalışırken SMMM olmanız bekleniyor, SMMM oldunuz,
hele bir de sonra YMMM olursanız, büyük paralar sizi bekliyor. Tabii hayattan
beklentiniz para ve unvansa süper. Bu yolda arkadaşlarla geçirilen zaman azdır,
sinema azdır, sevgiliye ve aileye zaman azdır. İlk seneler hüngür hüngür
ağlamak çoktur. Laptop’a bağlı, el, bel ve sırt ağrıları kaçınılmazdır. Sex
azdır diyemiyorum, zira bu kurumlarda çalışan bazı arkadaşlar çok eğlenceli
tren aktiviteleri anlatıyor, görmedim ama dinlediklerim doğrultusunda urban
legend değilse güzel ortam var eğitimlerde ve uzun dönem konaklamalı şehirdışı
denetim faaliyetlerinde.
Evet, kimse alınmasın gücenmesin
yazdıklarımdan, bunlar kişisel görüşler, sadece beni bağlar, bende artıları ve
eksileri ile auditorlık böyle bir şey. Sabrın solu selamet veya kaç kurtul
dostum arasında bir seçim…
Arrivederci...
4 Eylül 2017 Pazartesi
Audit diye yazılır Odit diye okunur
Marka üniversitelerde okuyanların
kafalarında genelde mezun olunca Procter & Gamble (P&G), Unilever,
Henkel, Phillip Morris, BAT, Coca Cola çalışmak vardır. Sene sonlarına doğru bu
üniversitelerde kariyer günleri olur, adını saydığım firmalarda mümkünse yine
bu üniversitelerden mezun, uzun topuklu zayıflıktan kıkramış, french tırnaklı,
LV çantalı, full makyaj kokoş bir HRcı (IKcı) abla gelir. Çalıştığı kurumu
-nefret bile etse- şişirdikçe şişirir, biraz daha uğraşsa kendi bile kanacaktır
söylediği yalanlara. Artık yurtdışında çalışma fırsatlarından mı bahseder,
esnek çalışma saatlerinden mi, gençlere yapılan yatırım ve genç yaşta verilen
sorumluluktan mı dem vurur… Havalı gavur isimleri duyan gençler niyeti bozar; o
da bordro mahkumu olacaktır…
Lakin kazın bacağı böyle değildir, bu
saydığım firmalar 2-3 kişi, bazense 1 kişi alırlar. Tabii 1000 kişi, ki bu
kişiler üniversite sınavında dereceli kesimdir, birbirlerini yerler… Şanslı,
becerikli, azimli bir ufak grup istediğini düşündüğü marketing / sales pozisyonlarına
geçerler.
Geriye kalanlar isteselerde, istemeselerde
Big 4 adı verilen PricewaterhouseCoopers (PWC), Deloitte, Ernst &Young (EY)
ve KPMG firmalarının kucağına doğru sevimsiz, olurda bu kurumlara girerlerse
iyice sevimsizleşen bir yola girerler. Bu firmalar kendilerine denetim
firmaları derler ama külliyen yalandır, bildiğin muhasebe firmalarıdır.
Sıkıcıdırlar, kuş kadar para verirler, sizi zorla SMMM (artık kaç M varsa)
sınavına sokarlar, modern kölelere dönüştürürler. Bana inanmıyorsanız; Ewan McGregor
abimizin 2008 yapımı “Deception” filmini bu yola girmeyi planlayan, girmiş ama
daha ne olduğunu anlamamış 1-2 yıllık asistanlar için tavsiye ederim. Burada
çalışan bazı şapsal (alınma yahu sana demiyorum) arkadaşlar, çalışırken MBA
yapıp mezun olduklarında giremedikleri firmaların marketing’ine
geçebileceklerini zannederler. Lakin burası USA değildir, başladığı yoldan
sertifika ile, kursla, MBA ile (hele ki Türkiye’deki diplomayı muhasebeden
borcu yoktur kağıdı ile aldıklarınızdan) kurtulmak birkaç kişiye nasip
olmuştur, o kişilerde urban legend şeklinde bu firmalarda anlatılır. Tıpkı
Bankada çalışıp bir gün kafası bozup, istifa edip Fethiyede balıkçı açan üst
düzey yönetici hikayesi gibi, herkes bu hikayeyi anlatır ama bu adamları
tanıyan yoktur…
Neyse Big4’a girmek kolaydır. 90’lı
yılların sonunda ve 2000’li yılların başında zordu girmek aslında. Az adam
alırlardı, kimisi sınav bile yapardı. Alım kontenjanlarının yarısında torpil
vardı. Şöyle ki, büyük müşterilerinin kilit pozisyonlarda olanlarının çocukları
burada işe girerdi, isterlerse mülakatta altlarına kaçırsınlar, pırt yapsınlar,
büstiyerle gitsinler, ayol mayol desinler… Fark etmez. Bu durum halen devam
etmektedir; bunlar prens ve prenseslerdir. Bahsettiğim bu senelerde Big 4’da
(hoş o zaman Big 5’dı) bu firmalarda çalışmak daha prestijliydi, işe aldığı
gibi ilk eğitim için bir aylığına İspanya’ya mı yollayan firma istersin, yoksa
Beymen’den takım alsınlar diye yüklüce hediye çekimi veren istersin, her sene
terfi ettikçe yine yurtdışında eğitim mi istersin, hepsi bu firmalarda vardı.
Hatırı sayılır sene sonu bonusu da verirlerdi. Sonra Enron oldu, Big 5 aniden 4
oldu, 2001 krizi oldu derken bir baktık öyle burunlarından kıl aldırmayan
firmalar hayatlarına “Cost Cutting” kavramını soktular. Tabii yurtdışı
eğitimleri bitince, bonuslar cücük kadar olunca, hatta bazı yıllar olmayınca,
çekler gidince, bu firmalara yeni mezun rağbeti artmadı ama başlayanların hepsi
iş buldukça kaçmaya başladı.
Devam edecek, arrivederci...
3 Eylül 2017 Pazar
Üstat şüphelerim var...
Müfettişlik yazı dizimizin sonuna geldik...
Şimdi verdiler yeni başlayan çömez müfettiş yardımcısını bir üstadın yanına…
Let the games begin;
Şimdi verdiler yeni başlayan çömez müfettiş yardımcısını bir üstadın yanına…
Let the games begin;
Senede 6 ayınızı evden uzakta bir
otel köşesinde geçirmek mesleğin ayrılmaz bir parçasıdır. İşe girmekle iş
bitmez müfettiş yardımcısının makus kaderi; yeterlilik sınavı, müfettişlik
sınavı, certified internal
audit sınavı, spk ileri düzey sınavı derken bi bakmışsınız üniversite
bitmiş halen ders çalışmaya devam ediyorsunuz, bi bakmışsınız yaş olmuş 30,
hayat kaçmış gitmiş, liseden salak sıra arkadaşınız sizin yarınız kadar çalışıp
yabancı bir firmada 3 katınız maaş alıyor. Bankadaki diğer birimlerde
çalışanlar sizi dünya kadar para kazanıyor, 5 ***** yıldızlı otellerin havuzlarında
yüzüyor ve her ilde bir sevgili yapıyor olduğunuzu düşünedursun, siz 6 aydan
beri göremediğiniz arkadaşlarınızın size yaptığı sitemler, hiç oturmadığınız
evinize ödediğiniz kira, soruşturma nedeniyle iş akdi feshi önerdiğiniz adamın
ağlamaları ile, ekip şefinizin size kitlediği abuk subuk işlerle ve
sevgilinizin bu haftasonu gelmiyor musun serzenişleri ile uğraşırsınız.
Orta ve
küçük ölçekli bankalarda maliyet yaratan birim olarak görüldüğünden yeterli
değeri görmez müfettişler ve muavinleri. Buralarda parlayan yıldız
pazarlamadır... Yabancı bankalarda ise birazda BDDK istiyor diye vardır müfettişler,
hoş yabancılar işiniz karşılığını verirler o ayrı...
Haklarında bir sürü
geyik vardır. Müfettişler toplu gezer, yeşil kalem kullanır, et yer rakı
içerler.,
martın güneşine müfettişin gülüşüne güven olmaz, ayıdan post müfettişten dost olmaz...
Güzel tarafı yok mudur? İyi bir üstatla, maddi olarak karşılığını
aldığınız sayılı 2-3 bankadan birinde çalışıyorsanız, tapılası bir işe
dönüşebilir. Kendinizi bilgi yönünden en iyi yetiştirebileceğiz mesleklerden
biridir. Şansınız da varsa geleceğiniz çok açıktır. Moda olan birkaç
uluslararası denetim sertifikasını da alırsanız bankacılık harici sektörlere de
transfer olabilirsiniz. Müfettişlik mesleğine inanılmaz saygı vardır. Egonuz
nal gibi olabilir... Özellikle taşrada gerek bilgi birikimizden gerekse de
teamüllerden kaynaklanan bir saygıyla iki katınız yaşındaki adamlar size üstat
dediğinde kendinizi Superman zannedersiniz. Mesleği teftiş geleneği yerleşmiş
köklü ve büyük bankalarda yapmanın keyfi başkadır. Bayanlar için lüzumsuz
denecek kadar meşakatli bir iştir. 25 yaşından sonra başlanacak iş değildir. bu
mesleği düşünenler için tavsiyem; 25 yaşından küçükseniz, bayan değilseniz,
sabırlı ve çalışkansanız ve bankacılıkda bir kariyer hedefliyorsanız müfettiş
yardımcılığı gayet güzel bir başlangıçtır. Bayanlar yanlış anlamasın, iş basit hatta basit ötesi bence, Bayanlar yapmasından kasıt, uçakla geçenin bir vakti bir yere gidiyorsunuz, aradan otogara gidip adnı telafuz edemediğiniz bir ücra kasabaya / ilçeye dolmuşa biniyorsunuz. Orada 1 ay kalacaksınız (Yabancı bankada çalışıyorsanız da 7-8 gün - örneklem adı altında cost cutting) elinzde dev valiz, kasabada sadece Flash TV çeken TV... Ha hayaliniz buysa be my guest :)
Son bir lafımda müfettiş yardımcısı seçen IKcılara ve Teftiş Kurulu yöneticilerine, kardeşim label / marka üniversitelerden adam almayın, kaçıyorlar 1-2 seneye. Anadolu'dan çıkma, daha gözü açılmamış adamları alın. Boğaziçi mezununa nakit çekilen dekontundaki imzayı kaç sene baktırabilirsin? Kafayı çalıştırın biraz yahu...
Bir sonraki durak Auditor'lar... Beklemede kalın...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)